Olağan devre – 27. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

02/10/2022 – OLAĞAN DEVRE – 27. Pazar Günü – C

  1. Okuma Hab. 1,2-3; 2,2-4 Mezmur 94 2.Okuma 2 Tim. 1,6-8.13-14 İncil Luka 17,5-10

Az önce İsa öğrencilerine affı arzulayan kardeşlere bunu hemen vermelerini tavsiye etmişti. Onlar bunu becerebilmeleri için çok büyük ve derin, kendilerinde hala olmayan bir imana ihtiyaçları olduğunun farkındalar. Bunun için İsa’dan şunu diliyorlar: “İmanımızı çoğalt!”.

Circle of Juan de la Corte, Burning of Jerusalem by Nebuchadnezzar’s Army, 1580-1663
Circle of Juan de la Corte, Burning of Jerusalem by Nebuchadnezzar’s Army, 1580-1663

Gerçekten de birçok kez günah işleyenleri affedebilmek için imana gerek vardır: Eğer Allah’a doğru dönüksen ve O’nun seni yönlendirmesine izin verirsen, affedebilirsin ve bunu tekrar tekrar yapabilirsin, çünkü o zaman gözlerin günahkar kardeşini görmeyip merhametli Allah’ı görmektesin! Sana karşı ve herkese karşı Allah’ın merhametli bakışlarını görürsün! Acayip gibi gözükebilir, ama İsa imanımızı arttıracağını söylememekte: Şimdiden yeterince imanımızın var olduğunu söylemekte! İmanın yeterli ölçüsü; hardal tanesidir, bilinen en ufak tohumdur. Fakat meyve veren fidan olacak tohumdur. Herkeste bu kadarcık iman vardır. İsa’yı kabuk ettiğimizde bize verilen iman yeterlidir, hatta tamdır. Başka bir şey eklemeye gerek yok, daha iyi bir iman mümkün değil!

Gerekli olan gururu uzak tutmamızdır yoksa iman bozulur ve ilişkilerimiz, Allah ile ve insanlar ile ilişkilerimiz de bozulur. Bunun için İsa, öğrencilerinin huzurlu ve samimi bir alçakgönüllülük beslemelerine yardımcı olmak istiyor. Bu sebepten onlara sonucu bizi hayrete düşüren şu hikayeyi anlatıyor: “Size emredilen her şeyi yaptıktan sonra, şöyle deyiniz ‘Bizler işe yaramaz hizmetkarlarız!’”.

İtaat ettikten sonra, bunu yaptığımız için gururlanamayız. Yine alçakgönüllü olup tekrar hizmete hazır olmalıyız. Gururlanabileceğimiz tek şey hizmetkar olmamızdır. Sevgiyle hizmet etmekte olan kişi, Allah’ın Oğlu’nun hayatını yaşamaktadır! O, Baba’ya hizmet etmek için geldi ve insanlara hizmet ederek Baba’nın sevgisine hizmet etti. O şöyle demedi mi: “İnsan Oğlu hizmet edilmek için değil, tersine hizmet etmek için geldi”? Ben kardeşlerime hizmet ederek İsa’ya bağlı ve benzer oluyorum. Bu sebepten bir hizmeti tamamladığımda hemen başka birine başlamaya hazırım, çünkü daima hizmet etmek üzere gelmiş olan Allah’ın Oğlu İsa’ya bağlı olmadan yaşayamam!

Böylece imanımız yaşamımız oluyor, aynen peygamber Habakkuk’un dediği gibi: “Doğru insan, imanı sayesinde yaşayacaktır”. İman sayesinde affederiz ve af dileriz, bu da Baba’nın hoşuna giden hayata doğru, evlat hayatına, kendi sevgini olgunlaştırmak için hizmet eden evlat hayatına doğru ilerlemenin başlangıcıdır. Bu, Rab’bimiz Mesih İsa için yapabileceğimiz en güzel tanıklıktır! O’nun mevcudiyetini ve sevgisinin zenginliğini göstermemizi, hak ediyor. Bunu sevinçli, karşılıksız ve hür bir hizmet ile yapıyoruz.

Aziz Pavlus Timoteus’a söylediği sözlerle bize yardımcı olmaktadır: “Allah bize korkaklık ruhu değil, ama güç, sevgi ve sağduyu ruhu vermiştir. Rab’bimize tanıklık etmekten çekinme”.

İsa’nın tanıkları olduğumuzu düşünmek, sevgi dolu hizmetimizle O’nun Kurtarıcı olduğunu ve hepimiz için geldiğini gösterebilmek, güzeldir. Alçakgönüllü ve sessiz hizmetimin – onu kimse görmese, kimse övmese de – İsa’ya şan verdiğinden, Ruh’un mevcutini canlı ve faal kıldığından emin olmak, bana birçok kez cesaret verdi. Ayrıca İsa’ya şan vermeye harcadığımız dikkat, birçok değişik durumda doğru yolu seçmemize çok yardımcı oluyor.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

OLAĞAN DEVRE XXVI. CUMA

İncil:  Luka 10, 13-16

“Vay haline, ey Horazin! Vay haline, ey Beytsayda! Sizlerde yapılan mucizeler Sur ve Sayda’da yapılmış olsaydı, çoktan çul kuşanıp kül içinde oturarak tövbe etmiş olurlardı. Ama yargı günü sizin haliniz Sur ve Sayda’nın halinden beter olacaktır. Ya sen, ey Kefarnahum, göğe mi çıkarılacaksın? Hayır, ölüler diyarına indirileceksin!

“Sizi dinleyen beni dinlemiş olur, sizi reddeden beni reddetmiş olur. Beni reddeden de beni göndereni reddetmiş olur.”

29 EYLÜL BAŞ MELEKLER MİKAEL, GABRIEL VE RAFAEL

İncil: Yuhanna 1, 47-51

İsa, Natanel’in kendisine doğru geldiğini görünce onun için, “İşte, içinde hile olmayan gerçek bir İsrailli!” dedi. Natanel, “Beni nereden tanıyorsun?” diye sordu. İsa, “Filipus çağırmadan önce seni incir ağacının altında gördüm” yanıtını Natanel, “Rabbî, sen Allah’ın Oğlu’sun, sen İsrail’in Kralı’sın!” dedi.
İsa ona dedi ki, “Seni incir ağacının altında gördüğümü söylediğim için mi inanıyorsun? Bunlardan daha büyük şeyler göreceksin.” Sonra da, “Size doğrusunu söyleyeyim, göğün açıldığını, Allah meleklerinin İnsanoğlu üzerinde yükselip indiklerini göreceksiniz” dedi.

OLAĞAN DEVRE XXVI. PERŞEMBE

İncil: Luka 10, 1-12

Bu olaylardan sonra Rab yetmiş kişi daha görevlendirdi. Bunları ikişer ikişer, kendisinin gideceği her kente, her yere kendi önünden gönderdi. Onlara, “Ürün bol, ama işçi az” dedi, “Bu nedenle ürünün sahibi Rab’be yalvarın, ürününü kaldıracak işçiler göndersin. Haydi gidin! İşte, sizi kuzular gibi kurtların arasına gönderiyorum. Yanınıza ne kese, ne torba, ne de çarık alın. Yolda hiç kimseyle selamlaşmayın. Hangi eve girerseniz, önce, ‘Bu eve esenlik olsun!’ deyin. Orada esenliksever biri varsa, dilediğiniz esenlik onun üzerinde kalacak; yoksa, size dönecektir. Girdiğiniz evde kalın, size ne verirlerse onu yiyip için. Çünkü işçi ücretini hak eder. Evden eve taşınmayın. “Bir kente girdiğinizde sizi kabul ederlerse, önünüze konulanı yiyin. Orada bulunan hastaları iyileştirin ve kendilerine, ‘Allah’ın Egemenliği size yaklaştı’ deyin. Ama bir kente girdiğinizde sizi kabul etmezlerse, o kentin caddelerine çıkıp şöyle deyin: ‘Kentinizden ayaklarımızda kalan tozu bile size karşı silkiyoruz. Yine de şunu bilin ki, Allah’ın Egemenliği yaklaştı.’

Size şunu söyleyeyim, yargı günü o kentin hali Sodom Kenti’nin halinden beter olacaktır.

OLAĞAN DEVRE XXVI. ÇARŞAMBA

İncil: Luka 9, 57-62

Yolda giderlerken bir adam İsa’ya, “Nereye gidersen, senin ardından geleceğim” dedi.

İsa ona, “Tilkilerin ini, kuşların yuvası var, ama İnsanoğlu’nun başını yaslayacak bir yeri yok” dedi.

Bir başkasına, “Ardımdan gel” dedi.

Adam ise, “İzin ver, önce gidip babamı gömeyim” dedi.

İsa ona şöyle dedi: “Bırak ölüleri, kendi ölülerini kendileri gömsün. Sen gidip Allah’ın Egemenliği’ni duyur.”

Bir başkası, “Ya Rab” dedi, “Senin ardından geleceğim ama, izin ver, önce evimdekilerle vedalaşayım.”

İsa ona, “Sabanı tutup da geriye bakan, Allah’ın Egemenliği’ne layık değildir” dedi.

OLAĞAN DEVRE XXVI. SALI

İncil: Luka 9, 51-56

Göğe alınacağı gün yaklaşınca İsa, kararlı adımlarla Yeruşalim’e doğru yola çıktı. Kendi önünden haberciler gönderdi. Bunlar, kendisi için hazırlık yapmak üzere gidip Samiriyeliler’e ait bir köye girdiler Ama Samiriyeliler İsa’yı kabul etmediler. Çünkü Yeruşalim’e doğru

gidiyordu. Öğrencilerden Yakup’la Yuhanna bunu görünce, “Rab, bunları yok etmek için bir buyrukla gökten ateş yağdırmamızı ister misin?” dediler. Ama İsa dönüp onları azarladı. Sonra başka bir köye gittiler.

OLAĞAN DEVRE XXVI. PAZARTESİ

İncil: Luka 9, 46-50

Öğrenciler, aralarında kimin en büyük olduğunu tartışmaya başladılar. Akıllarından geçeni bilen İsa, küçük bir çocuğu tutup yanına çekti ve onlara şöyle dedi: “Bu çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de beni göndereni kabul etmiş olur. Aranızda en küçük kim ise, işte en büyük odur.”

Yuhanna buna karşılık, “Efendimiz” dedi, “Senin adınla cin kovan birini gördük, ama bizimle birlikte seni izlemediği için ona engel olmaya çalıştık.” İsa, “Ona engel olmayın!” dedi. “Size karşı olmayan, sizden yanadır.”

OLAĞAN DEVRE XXVI. PAZAR

C Yılı: Luka 16, 19-31

“Zengin bir adam vardı. Mor, ince keten giysiler giyer, bolluk içinde her gün eğlenirdi.

Her tarafı yara içinde olan Lazar adında yoksul bir adam bu zenginin kapısının önüne bırakılırdı; zenginin sofrasından düşen kırıntılarla karnını doyurmaya can atardı. Bir yandan da köpekler gelip onun yaralarını yalardı.

“Bir gün yoksul adam öldü, melekler onu alıp İbrahim’in yanına götürdüler. Sonra zengin adam da öldü ve gömüldü. Ölüler diyarında ıstırap çeken zengin adam başını kaldırıp uzakta İbrahim’i ve onun yanında Lazar’ı gördü. ‘Ey babamız İbrahim, acı bana!’ diye seslendi. ‘Lazar’ı gönder de parmağının ucunu suya batırıp dilimi serinletsin. Bu alevlerin içinde azap çekiyorum.’

“İbrahim, ‘Oğlum’ dedi, ‘Yaşamın boyunca senin iyilik payını, Lazar’ın da kötülük payını aldığını unutma. Şimdiyse o burada teselli ediliyor, sen de azap çekiyorsun. Üstelik aramıza öyle bir uçurum kondu ki, ne buradan size gelmek isteyenler gelebilir, ne de oradan kimse bize gelebilir.'”

Zengin adam şöyle dedi: ‘Öyleyse baba, sana rica ederim, Lazar’ı babamın evine gönder.

Çünkü beş kardeşim var. Lazar onları uyarsın ki, onlar da bu ıstırap yerine düşmesinler.’

“İbrahim, ‘Onlarda Musa’nın ve peygamberlerin sözleri var, onları dinlesinler’ dedi.

“Zengin adam, ‘Hayır, İbrahim baba, dinlemezler!’ dedi. ‘Ancak ölüler arasından biri onlara giderse, tövbe ederler.’

“İbrahim ona, ‘Eğer Musa ile peygamberleri dinlemezlerse, ölüler arasından biri dirilse bile ikna olmazlar’ dedi.”

OLAĞAN DEVRE XXV. CUMARTESİ

İncil: Luka 9, 44-45

Herkes İsa’nın bütün yaptıkları karşısında hayret içindeyken, İsa öğrencilerine, “Şu sözlerime iyice kulak verin” dedi. “İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek.” Onlar bu sözü anlamadılar. Sözü kavramasınlar diye anlamı kendilerinden gizlenmişti. Üstelik İsa’ya bu sözle ilgili soru sormaktan korkuyorlardı.

Olağan devre – 26. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

25/09/2022 – OLAĞAN DEVRE – 26. Pazar Günü – C

İlk Okuma Amos 6,1.4-7 Mezmur 145 İkinci Okuma 1Tim. 6,11-16 İncil Luka 16,19-31

İsa öğrencileri ile birlikte zenginliğin insan kalbinde yapabileceği etki üzerinde düşünmeye devam etmektedir. O’nun düşünceleri bugün de peygamber Amos’un düşüncesiyle paralel gittiği gözlenmektedir: Sadece kendisini düşünen, güzel kokular sürmeye özen gösteren, müzik dinleyen, yemek yiyip içen ama halkını biraz olsun hiç düşünmeyen insanlar var! Günümüzün durumunun gerçek bir fotoğrafıdır bu.

Meister des Codex Aureus Epternacensis, Lazarus and Dives. Illumination from the Codex Aureus of Echternach
Meister des Codex Aureus Epternacensis, Lazarus and Dives. Illumination from the Codex Aureus of Echternach

Yarını kim düşünüyor? Tek çocuk isteyen ebeveynler, gelecekte çocuklarının yalnız, akrabasız kalacağını düşünüyorlar mı? İlerideki toplum, günümüz toplumundan daha bencil olacak, bunun için zengin insanların etkisi altında kalacaktır.

Amos şöyle diyor: “Bu yüzden şimdi bunlar sürgüne gideceklerin başını çekecekler; sona erecek sedire serilenlerin cümbüşü”. İsa’nın söyledikleri faydalı uyarılardır. O bir hikaye anlatarak birçok konuda eğitmektedir.

Allah’ın armağanı olmalarına rağmen eğer onlara kalpten bağlanırsak zenginlikler aldatıcı olabilirler. Kim zenginliği hırs ile ararsa, ne fakirlerin farkına varır ne de onların kardeşi olduğunun farkına varır. Her şeyden önce Allah’ın sözlerine dikkat etmeyenler, zenginlikleri, büyük adaletsizlik yaparak, sadece kendileri için kullanırlar. Gerçekten Allah bize armağanlarını, Kendi çocukları gibi, etrafımızdakileri sevmemiz için vermektedir. Eğer bunu yapmıyorsak, kendimize çok kötü ve ümitsiz bir gelecek hazırlamaktayız.

Cehennemin çıkışı yoktur, orada birlik ve paylaşma olmadığı için korkunç acı vardır. Modern düşünürler ne derlerse desinler, cehennem bir gerçektir. İbrahim ve Lazar mutluluk ve barış içindeler ve de bu, imanları ve Allah’a olan itaatleri sayesindedir. İbrahim’in Allah’a olan imanını ve merhametini paylaşmayı reddeden, nerede bulunmaktadır ve nerede bulunacaktır?

Biz bu dünyada geleceğimizi hazırlamaktayız: Belirleyici olan faktör bizim Allah’a olan itaatimizdir. Bu itaat, diğerlerini fark etmek ve acılarını hafifletmektir. Maalesef sadece köpekler zavallı Lazar’a yakınlaşmaktadırlar. Biliyoruz ki İsa’nın zamanında köpek sözcüğü sadece hayvanları değil, ayrıca paganları, Allah’a inanmayanları da kapsıyordu. Merhametli olmadan sırf Allah’ın halkından olduğu için kurtulacağını zannedenleri putperestler geçecektir!

Bencil zenginlerin, mahveden kendi durumları karşısında gözlerini açmaları için ne yapılabilir? Onları sarsacak mucizeler gerekli der sağduyumuz! İsa der ki, mucizeler insanı şaşırtır ama tövbe ettirmez. “Ölüler arasından biri dirilse bile ikna olmazlar”. Yahudi başkanlarının, İsa’nın hayret edici dirilişi karşısında nasıl olur da inanmadıklarını merak eden Havarilere, İsa işte böyle cevap vermektedir. Söze inanmayan, mucizelere de inanmaz. Vaazlarla tövbe etmeyenler, mucize de görseler tövbe etmezler.

Mucize arama, onları yaptığını söyleyenleri bile arama, onun yerine Allah’ın Sözünü ara ve ona itaat etmeye çalış. İşte, aziz Pavlus’un, öğrencisi Timoteus’a yaptığı acil uyarı budur. Allah’ın Söz’üne itaat yorucu olabilir ve beraberinde zorluk ve zulümler getirebilir, ama bizi, Pilatus ve tüm halk önünde, görünmez Allah’ın ışığının tanığı olan İsa’ya şimdi ve gelecekte bağlayan tek şey budur.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

OLAĞAN DEVRE XXV. CUMA

İncil: Luka 9, 18-22

Bir gün İsa tek başına dua ediyordu, öğrencileri de yanındaydı. İsa onlara, “Halk benim kim olduğumu söylüyor?” diye sordu. Şöyle yanıtladılar: “Vaftizci Yahya diyorlar. Ama kimi İlyas, kimi de eski peygamberlerden biri dirilmiş, diyor.”

İsa onlara, “Siz ne dersiniz” dedi, “Sizce ben kimim?”

Petrus, “Sen Allah’ın Mesihi’sin” yanıtını verdi. İsa, onları uyararak bunu hiç kimseye söylememelerini buyurdu. İnsanoğlu’nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din

bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini söyledi.

OLAĞAN DEVRE XXV. PERŞEMBE

İncil: Luka 9, 7-9

Bölgenin kralı Hirodes bütün bu olanları duyunca şaşkına döndü. Çünkü bazıları Yahya’nın ölümden dirildiğini, bazıları İlyas’ın göründüğünü, başkaları ise eski peygamberlerden birinin dirildiğini söylüyordu. Hirodes, “Yahya’nın başını ben kestirdim. Şimdi hakkında böyle haberler duyduğum bu adam kim?” diyor ve İsa’yı görmenin bir yolunu arıyordu.

OLAĞAN DEVRE XXV. ÇARŞAMBA

İncil: Luka 9, 1-6

İsa, Onikiler’i yanına çağırıp onlara bütün cinler üzerinde ve hastalıkları iyileştirmek için güç ve yetki verdi. Sonra onları Allah’ın Egemenliği’ni duyurmaya ve hastalara şifa vermeye

gönderdi. Onlara şöyle dedi: “Yolculuk için yanınıza hiçbir şey almayın: Ne değnek, ne torba, ne ekmek, ne para, ne de yedek mintan. Hangi eve girerseniz, kentten ayrılıncaya dek orada kalın. Sizi kabul etmeyenlere gelince, kentten ayrılırken onlara uyarı olsun diye ayaklarınızın tozunu silkin.” Onlar da yola çıktılar, her yerde Müjde’yi yayarak ve hastaları iyileştirerek köy köy dolaştılar.

OLAĞAN DEVRE XXV. SALI

İncil: Luka 8, 19-21

İsa’nın annesiyle kardeşleri O’na geldiler, ama kalabalıktan ötürü kendisine yaklaşamadılar.

İsa’ya, “Annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seni görmek istiyorlar” diye haber verildi.

İsa haberi getirenlere şöyle karşılık verdi: “Annemle kardeşlerim, Allah’ın sözünü duyup yerine getirenlerdir.”

OLAĞAN DEVRE XXV. PAZARTESİ

İncil: Luka 8, 16-18

“Hiç kimse kandil yakıp bunu bir kapla örtmez, ya da yatağın altına koymaz. Tersine, içeri girenler ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar. Çünkü açığa çıkarılmayacak gizli hiçbir şey yok; bilinmeyecek, aydınlığa çıkmayacak saklı hiçbir şey yoktur. Bunun için, nasıl dinlediğinize dikkat edin. Kimde varsa, ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa kendisinde var sandığı bile elinden alınacak.”

OLAĞAN DEVRE XXV. PAZAR

C Yılı: Luka 16, 1-13

İsa öğrencilerine şunları da anlattı: “Zengin bir adamın bir kâhyası vardı.

Kâhya, efendisinin mallarını çarçur ediyor diye efendisine ihbar edildi.

Efendisi kâhyayı çağırıp ona, ‘Nedir bu senin hakkında duyduklarım?

Kâhyalığının hesabını ver. Çünkü sen artık kâhyalık edemezsin’ dedi.

“Kâhya kendi kendine, ‘Ne yapacağım ben?’ dedi. ‘Efendim kâhyalığı elimden alıyor. Toprak kazmaya gücüm yetmez, dilenmekten utanırım. Kâhyalıktan kovulduğum zaman başkaları beni evlerine kabul etsinler diye ne yapacağımı biliyorum.’

“Böylelikle efendisine borcu olanların hepsini tek tek yanına çağırdı. Birincisine, ‘Efendime ne kadar borcun var?’ dedi.

“Adam, ‘Yüz ölçek zeytinyağı’ karşılığını verdi.

“Kâhya ona, ‘Borç senedini al ve hemen otur, elli ölçek diye yaz’ dedi.

“Sonra bir başkasına, ‘Senin borcun ne kadar?’ dedi.

“‘Yüz ölçek buğday’ dedi öteki.

“Ona da, ‘Borç senedini al, seksen ölçek diye yaz’ dedi.

“Efendisi, dürüst olmayan kâhyayı, akıllıca davrandığı için övdü. Gerçekten bu çağın insanları, kendilerine benzer kişilerle ilişkilerinde, ışıkta yürüyenlerden daha akıllı oluyorlar. Size şunu söyleyeyim, dünyanın aldatıcı servetini kendinize dost edinmek için kullanın ki, bu servet yok olunca sizi sonsuza dek kalacak konutlara Kabul etsinler.”

“En küçük işte güvenilir olan kişi, büyük işte de güvenilir olur. En küçük işte dürüst olmayan kişi, büyük işte de dürüst olmaz. Dünyanın aldatıcı serveti konusunda güvenilir değilseniz, gerçek serveti size kim emanet eder? Başkasının malı konusunda güvenilir değilseniz, kendi malınız olmak üzere size kim bir şey verir?”Hiçbir uşak iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Allah’a, hem paraya kulluk edemezsiniz.”

OLAĞAN DEVRE XXIV. CUMARTESİ

İncil: Luka 8, 4-15

Büyük bir kalabalığın toplandığı, insanların her kentten kendisine akın akın geldiği bir sırada İsa şu benzetmeyi anlattı: “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü, ayak altında çiğnenip gökteki kuşlara yem oldu. Kimi kayalık yere düştü, filizlenince susuzluktan kuruyup gitti. Kimi, dikenler arasına düştü. Filizlerle birlikte büyüyen dikenler filizleri boğdu. Kimi ise iyi toprağa düştü, büyüyünce yüz kat ürün verdi.” Bunları

söyledikten sonra, “İşitecek kulağı olan işitsin!” diye seslendi. İsa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran öğrencilerine, “Allah Egemenliği’nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi” dedi. “Ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki,’Gördükleri halde görmesinler,

Duydukları halde anlamasınlar.’

“Benzetmenin anlamı şudur: Tohum Allah’ın sözüdür. Yol kenarındakiler sözü işiten kişilerdir. Ama sonra İblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür.

Kayalık yere düşenler, işittikleri sözü sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan kişilerdir. Böyleleri denendikleri zaman imandan dönerler.

Dikenler arasına düşenler, sözü işiten ama zamanla yaşamın kaygıları, zenginlikleri ve zevkleri içinde boğulan, dolayısıyla olgun ürün vermeyenlerdir. İyi toprağa düşenler ise, sözü işitince onu iyi ve sağlam bir yürekte saklayanlardır. Bunlar sabırla dayanarak ürün verirler.”

OLAĞAN DEVRE XXIV. CUMA

İncil: Luka 8, 1-13

Bundan kısa bir süre sonra İsa on iki öğrencisiyle birlikte köy kent dolaşmaya başladı. Allah’ın Egemenliği’ni duyurup müjdeliyordu. Kötü ruhlardan ve hastalıklardan kurtulan bazı kadınlar, içinden yedi cin çıkmış olan Mecdelli denilen Meryem, Hirodes’in kâhyası Kuza’nın karısı Yohanna, Suzanna ve daha birçokları İsa’yla birlikte dolaşıyordu. Bunlar, kendi olanaklarıyla İsa’ya ve öğrencilerine yardım ediyorlardı. Büyük bir kalabalığın toplandığı, insanların her kentten kendisine akın akın geldiği bir sırada İsa şu benzetmeyi anlattı: “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü, ayak altında çiğnenip gökteki kuşlara yem oldu.

Kimi kayalık yere düştü, filizlenince susuzluktan kuruyup gitti. Kimi, dikenler arasına düştü. Filizlerle birlikte büyüyen dikenler filizleri boğdu.

Kimi ise iyi toprağa düştü, büyüyünce yüz kat ürün verdi.” Bunları söyledikten sonra, “İşitecek kulağı olan işitsin!” diye seslendi. İsa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran öğrencilerine, “Allah Egemenliği’nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi” dedi. “Ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki, ‘Gördükleri halde görmesinler,

Duydukları halde anlamasınlar.’ “Benzetmenin anlamı şudur: Tohum Allah’ın sözüdür.

Yol kenarındakiler sözü işiten kişilerdir. Ama sonra İblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür. Kayalık yere düşenler, işittikleri sözü sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan kişilerdir. Böyleleri denendikleri zaman

imandan dönerler.

Olağan devre – 25. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

18/09/2022 – OLAĞAN DEVRE – 25. Pazar Günü – C

İlk Okuma Amos 8,4-7 Mezmur 112 İkinci okuma 2Tim. 2,1-8 İncil Luka 16,1-13

Aziz Pavlus sadık öğrencisi Timoteus’a mektubunda Hristiyanların dua etmesinin çok gerekli olduğunu ısrarla yazmaktadır. Onlar “nerede olurlarsa olsunlar” onların “her çeşit dua, yakarış ve şükran dualarıyla” dua etmeleri gerekmekte olduğunu söylemektedir. Onlar özellikle “krallar ve gücü elinde olanlar için” dua etmeliler, çünkü halkların huzuru ve barışı onlardan kaynaklanmaktadır.

Marinus van Reymerswaele, The parable of the unjust steward, 1540
Marinus van Reymerswaele, The parable of the unjust steward, 1540

Ayrıca bu, imanlıların dünyadaki İncil’i yayma görevlerini devam ettirebilmeleri için de önemlidir. Dünyanın buna ihtiyacı vardır: Çünkü İncil geldiği zaman insanlar gerçek bir barış, destek, birlik, paylaşma yürüyüşüne başlarlar ve de bu herkesin gelişiminde önemlidir. Dua her iyi ve faydalı işin temelidir: Gerçekten de varlığımızı ve işimizi faydalı kılacak alçakgönüllülük, uysallık ve bilgelik Ruh’unu sadece Rab’bimizden alabiliriz.

Dünyevi şeylere bağlı olmamak, hatta onları Göklerin Hükümranlığı yararına kullanmak için gereken ışığı ve bilgeliği de Rab’bin Ruh’undan alırız. Bunu İsa bize hikayesi ile anlatır. O daha önce öğrencileri ve kalabalıkla zenginliklerin imana engel olabileceği ve ayartma olabilecek tehlikeleri ve dolayısıyla insanın yaşam ciddiyeti ve sevincini engelleyebileceği üzerinde konuşmuştu. Bu anlaşılması güç olan bir konudur, özellikle zenginlikleri arttırmayı Allah’ın bir lütfu olarak gören çevrelerin düşünce tarzı için! O zamanlarda Yahudiler’in düşünce tarzı, günümüzünkinden çok farklı değildir! İsa bunu bilmekte, bu sebepten birçok defa bu konuya değinmektedir.

Bazıları İsa’nın dürüst olmayan kahya hikayesiyle kurnazlığı ve dürüst olmamayı övdüğünü zanneder. Fakat hikayenin sonucuna dikkat edersek İsa’nın öğrencilerinden dünyevi zenginlikleri ruhani bir kurnazlıkla kullanmalarını istediğini anlıyoruz. Gereken kurnazlık, bitecek bir rahatlık için zenginlik toplamak değildir, ölümden sonraki yaşamı garantilemektir. Bizim maddi rahatımız için zenginlikleri kullandığımızda bu zenginlikleri haksız, dürüst olmayan şekilde kullanmış oluruz. Bu zenginlikler aldatıcıdır, çünkü yaşamımızdan sonra yanımızda olmayacaklardır. Bu sebepten zenginlikleri öyle bir şekilde kullanmalıyız ki daha sonra işimize yarasınlar. Eğer fakirlere, muhtaç olanlara yardım edersek ve zenginliklerden faydalanmalarını sağlarsak Göklerin Hükümranlığında onlar bizim tanıklığımızı yapacaklardır. Bizden yardım gören fakirler ebedi konutlarımızda bizlere eşlik edecek gerçek zenginliklerdir! Ayrıca, dünyevi zenginlikleri kullanmakta Allah’a sadıksak yani onları zayıflara sevgisinin bir işareti olarak kullanırsak, o zaman Allah bize hükümranlığı için önemli hizmetler verebilecektir. Biz de Kilise’de fakirliği seçmiş olan kişilere değer veriyoruz, onların söylediklerini dikkatle dinliyoruz. Peygamber Amos’un duyarlılığı gerçekten de bizim ki gibidir.

Azizleri düşündüğümüz zamanlar ilk aklımıza gelenler her şeylerini fakirlere dağıtan ve bu şekilde kendilerini somutça Baba’nın ellerine emanet eden olanlardır! Bu şekilde onlar Allah’ın babalığının, İsa’nın öneminin ve güvenilirliğinin, Kutsal Ruh’un derinliğinin tanıklığını yaparlar.

Krallar ve gücü elinde olanlar için” dua ederken Peder’e hayatımızı ve yorgunluklarımızı sunacağız öyle ki O, onların da hem kendi hem de topluluğun zenginliklerini bilgelikle kullanmalarını sağlasın.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

OLAĞAN DEVRE XXIV. PERŞEMBE

İncil:  Luka 7, 36-50

Ferisiler’den biri İsa’yı yemeğe çağırdı. O da Ferisi’nin evine gidip sofraya oturdu.

O sırada, kentte günahkâr olarak tanınan bir kadın, İsa’nın, Ferisi’nin evinde yemek yediğini öğrenince kaymaktaşından bir kap içinde güzel kokulu yağ getirdi. İsa’nın arkasında, ayaklarının dibinde durup ağlayarak, gözyaşlarıyla O’nun ayaklarını ıslatmaya başladı. Saçlarıyla ayaklarını sildi, öptü ve yağı üzerlerine sürdü.

İsa’yı evine çağırmış olan Ferisi bunu görünce kendi kendine, “Bu adam peygamber olsaydı, kendisine dokunan bu kadının kim ve ne tür bir kadın olduğunu, günahkâr biri olduğunu anlardı” dedi.

Bunun üzerine İsa Ferisi’ye, “Simun” dedi, “Sana bir söyleyeceğim var.” O da, “Buyur, öğretmenim” dedi.

“Tefeciye borçlu iki kişi vardı. Biri beş yüz, öbürü de elli dinar borçluydu. Borçlarını ödeyecek güçte olmadıklarından, tefeci her ikisinin de borcunu bağışladı. Buna göre, hangisi onu çok sever?”

Simun, “Sanırım, kendisine daha çok bağışlanan” diye yanıtladı. İsa ona, “Doğru söyledin” dedi.

Sonra kadına bakarak Simun’a şunları söyledi: “Bu kadını görüyor musun? Ben senin evine geldim, ayaklarım için bana su vermedin. Bu kadın ise ayaklarımı gözyaşlarıyla ıslatıp saçlarıyla sildi.

Sen beni öpmedin, ama bu kadın eve girdiğimden beri ayaklarımı öpüp duruyor.

Sen başıma zeytinyağı sürmedin, ama bu kadın ayaklarıma güzel kokulu yağ sürdü.

Bu nedenle sana şunu söyleyeyim, kendisinin çok olan günahları bağışlanmıştır. Çok sevgi göstermesinin nedeni budur. Oysa kendisine az bağışlanan, az sever.”

Sonra kadına, “Günahların bağışlandı” dedi.

İsa’yla birlikte sofrada oturanlar kendi aralarında, “Kim bu adam? Günahları bile bağışlıyor!” şeklinde konuşmaya başladılar. İsa ise kadına, “İmanın seni kurtardı, esenlikle git” dedi.

OLAĞAN DEVRE XXIV. ÇARŞAMBA

İncil: Luka 7, 31-35

İsa, “Bu kuşağın insanlarını neye benzeteyim? Bunlar neye benziyorlar?” dedi.

“Çarşı meydanında oturup birbirlerine, ‘Size kaval çaldık, oynamadınız; ağıt yaktık, ağlamadınız’ diye seslenen çocuklara benziyorlar. Vaftizci Yahya geldiği zaman oruç tutup şaraptan kaçındı, ona ‘cinli’ diyorsunuz. İnsanoğlu geldiği zaman yiyip içti. Bu kez de diyorsunuz ki, ‘Şu obur ve ayyaş adama bakın! Vergi görevlileri ve günahkârlarla dost oldu!’

Ne var ki bilgelik, onu benimseyen herkes tarafından doğrulanır.”

OLAĞAN DEVRE XXIV. SALI

İncil: Luka 7, 11-17

Bundan kısa bir süre sonra İsa, Nain denilen bir kente gitti. Öğrencileriyle büyük bir kalabalık O’na eşlik ediyordu. İsa kentin kapısına tam yaklaştığı sırada, dul annesinin tek oğlu olan bir

adamın cenazesi kaldırılıyordu. Kent halkından büyük bir kalabalık da kadınla birlikteydi.

Rab kadını görünce ona acıdı. Kadına, “Ağlama” dedi. Yaklaşıp cenaze sedyesine dokununca sedyeyi taşıyanlar durdu. İsa, “Delikanlı” dedi, “Sana söylüyorum, kalk!”

Ölü doğrulup oturdu ve konuşmaya başladı. İsa onu annesine geri verdi. Herkesi bir korku almıştı. “Aramızda büyük bir peygamber ortaya çıktı!” ve “Allah, halkının yardımına geldi!” diyerek Allah’ı yüceltmeye başladılar. İsa’yla ilgili bu haber bütün Yahudiye’ye ve çevre bölgelere yayıldı.

OLAĞAN DEVRE XXIV. PAZARTESİ

İncil: Luka 7, 1-10

İsa, kendisini dinleyen halka bütün bu sözleri söyledikten sonra Kefarnahum’a gitti. Orada bir yüzbaşının çok değer verdiği kölesi ölüm döşeğinde hasta yatıyordu. İsa’yla ilgili haberleri duyan yüzbaşı, gelip kölesini iyileştirmesini rica etmek üzere O’na Yahudiler’in bazı ileri gelenlerini gönderdi.

Bunlar İsa’nın yanına gelince içten bir yalvarışla O’na şöyle dediler: “Bu adam senin yardımına layıktır. Çünkü ulusumuzu seviyor. Havramızı yaptıran da kendisidir.”

İsa onlarla birlikte yola çıktı. Eve yaklaştığı sırada, yüzbaşı bazı dostlarını yollayıp O’na şu haberi gönderdi: “Ya Rab, zahmet etme; evime girmene layık değilim. Bu yüzden yanına gelmeye de kendimi layık görmedim. Sen yeter ki bir söz söyle, uşağım iyileşir. Ben de buyruk altında bir görevliyim, benim de buyruğumda askerlerim var. Birine, ‘Git’ derim, gider; ötekine, ‘Gel’ derim, gelir; köleme, ‘Şunu yap’ derim, yapar.”

Bu sözleri duyan İsa yüzbaşıya hayran kaldı. Ardından gelen kalabalığa dönerek, “Size şunu söyleyeyim” dedi, “İsrail’de bile böyle iman görmedim.” Gönderilenler eve döndüklerinde köleyi iyileşmiş buldular.

OLAĞAN DEVRE XXIV. PAZAR

C Yılı:  Luka 15, 1-32

Bütün vergi görevlileriyle günahkârlar İsa’yı dinlemek için O’na akın ediyordu. Ferisiler’le din bilginleri ise, “Bu adam günahkârları kabul ediyor, onlarla birlikte yemek yiyor” diye söyleniyorlardı.

Bunun üzerine İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: “Sizlerden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan bir tanesini kaybetse, doksan dokuzu bozkırda bırakarak kaybolanı bulana dek onun ardına düşmez mi? Onu bulunca da sevinç içinde omuzlarına alır, evine döner; arkadaşlarını, komşularını çağırıp onlara, ‘Benimle birlikte sevinin, kaybolan koyunumu buldum!’ der. Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde gökte, tövbe eden tek bir günahkâr için, tövbeyi gereksinmeyen doksan dokuz doğru kişi için duyulandan daha büyük sevinç duyulacaktır.”

“Ya da on gümüş parası olan bir kadın bunlardan bir tanesini kaybetse, kandil yakıp evi süpürerek parayı bulana dek her tarafı dikkatle aramaz mı? Parayı bulunca da arkadaşlarını, komşularını çağırıp, ‘Benimle birlikte sevinin, kaybettiğim parayı buldum!’ der. Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde Allah’ının melekleri de tövbe eden bir tek günahkâr için sevinç duyacaklar.”

İsa, “Bir adamın iki oğlu vardı” dedi. “Bunlardan küçüğü babasına, ‘Baba’ dedi, ‘Malından payıma düşeni ver bana.’ Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırdı. “Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etti. Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş gösterdi, o da yokluk çekmeye başladı. Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girdi.

Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yolladı. Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyordu. Ama hiç kimse ona bir şey vermedi.

“Aklı başına gelince şöyle dedi: ‘Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum. Kalkıp babamın yanına döneceğim, ona, Baba diyeceğim, Allah’a ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim. Beni işçilerinden biri gibi kabul et.’

“Böylece kalkıp babasının yanına döndü. Kendisi daha uzaktayken babası onu gördü, ona acıdı, koşup boynuna sarıldı ve onu öptü. Oğlu ona, ‘Baba’ dedi, ‘Allah’a ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim.'”

Babası ise kölelerine, ‘Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!’ dedi. ‘Parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin! Besili danayı getirip kesin, yiyelim, eğlenelim. Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu.’ Böylece eğlenmeye başladılar.

“Babanın büyük oğlu ise tarladaydı. Gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun seslerini duydu.

Uşaklardan birini yanına çağırıp, ‘Ne oluyor?’ diye sordu.

“O da, ‘Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili danayı kesti’ dedi.

“Büyük oğul öfkelendi, içeri girmek istemedi. Babası dışarı çıkıp ona yalvardı. Ama o, babasına şöyle yanıt verdi: ‘Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğlenmem için hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin. Oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin.’

“Babası ona, ‘Oğlum, sen her zaman yanımdasın, neyim varsa senindir’ dedi. ‘Ama sevinip eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu!'”

OLAĞAN DEVRE XXIII. CUMARTESİ

İncil: Luka 6, 43-49

“İyi ağaç kötü meyve, kötü ağaç da iyi meyve vermez. Her ağaç meyvesinden tanınır. Dikenli bitkilerden incir toplanmaz, çalılardan üzüm devşirilmez. İyi insan yüreğindeki iyilik hazinesinden iyilik, kötü insan içindeki kötülük hazinesinden kötülük çıkarır. İnsanın ağzı, yüreğinden taşanı söyler.

“Niçin beni ‘Ya Rab, ya Rab’ diye çağırıyorsunuz da söylediklerimi yapmıyorsunuz?

Bana gelen ve sözlerimi duyup uygulayan kişinin kime benzediğini size anlatayım.

Böyle bir kişi, evini yaparken toprağı kazan, derinlere inip temeli kaya üzerine atan adama benzer. Sel sularıyla kabaran ırmak o eve saldırsa da, onu sarsamaz. Çünkü ev sağlam yapılmıştır. Ama sözlerimi duyup da uygulamayan kişi, evini temel koymaksızın toprağın üzerine kuran adama benzer. Kabaran ırmak saldırınca ev hemen çöker. Evin yıkılışı da korkunç olur.”

OLAĞAN DEVRE XXIII. CUMA

İncil: Luka 6, 39-42

İsa onlara şu benzetmeyi de anlattı: “Kör köre kılavuzluk edebilir mi? İkisi de çukura düşmez mi? Öğrenci öğretmeninden üstün değildir, ama eğitimini tamamlayan her öğrenci öğretmeni gibi olacaktır.

“Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin? Kendi gözündeki merteği görmezken, kardeşine nasıl, ‘Kardeş, izin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.”

Olağan devre – 24. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

11/09/2022 – OLAĞAN DEVRE – 24. Pazar Günü – C

1.Okuma Çıkış 32,7-11.13-14 Mezmur 50 2.Okuma 1Tim. 1,12-17 İncil Lk 15,1-32

Bugünkü okuma metinlerin teması günah gerçeği ve bunun ciddiyetidir. İlk önce İsrail halkının günahı, sonra da Havarinin günahı, sonunda tüm insanların günahları gösterilmektedir. Günah çok ciddi bir gerçektir, ancak çaresiz değildir. İsrail halkı; kendi zevkine uygun, dolayısıyla tek gerçek Allah’ın hikmetli emirlerini terk ederek kolayca takip edilebilen sahte bir tanrı kendine seçti. Bu şekilde halk kendisinin dindar olduğunu zannediyordu, kendisini Mısır’ın köleliğinden kurtaran ve hürriyete kavuşturanı terk etmiş olmasına rağmen…

Lost Coin, from Art in the Christian Tradition, a project of the Vanderbilt Divinity
Lost Coin, from Art in the Christian Tradition.

Bu günah o kadar ciddi idi ki Allah, sadece sadık kalan Musa’yı kurtarmak isteyerek halkı tek başına bırakmaya karar veriyor. Fakat tam da Musa halkın kurtuluşu için aracı oluyor: O, Allah’tan ataları İbrahim, İshak ve Yakup’a verdiği sözü geri çekmemesi için dua ediyor. Bu şekilde Musa, kendisinin Allah’ınınkine benzer bir yüreğe sahip olduğunu ispat diyor. Ve de Allah, Musa’nın duası ve verdiği sözlerin hatırası sayesinde sadakatsiz halkına hala sevgi ile bakmaktadır.

Allah’ın iyiliği beklenmedik ve eş koşulmaz bir şekilde Pavlus’un yaşamında da belirdi. O sadece Allah’ın Oğlu’nu küfrederek inkar etmekle kalmıyor, Kilise’ye de zulüm ediyordu. Fakat Allah ona, dolayısıyla tüm Kilise’sine ve tüm dünyaya da merhamet etti. Gerçekten de Pavlus’a gösterildiği iyilik sayesinde birçok yerde büyük kalabalıklar onun ağzından İncil’i duyabildi. Kilise’ye zulmeden Pavlus, İsa’nın öğrencisi olunca O’nun tarafından, yaşamı ve sözleriyle, İsa’nın, günahkarları kurtarmak için geldiğini müjdelemekle görevlendirildi. Pavlus kendini en kötü günahkar olarak görüp kurtarılmaya en çok ihtiyaç duyan oldu.

Diğer günahkarlar kimlerdir? Gerçekten dünyada hala başka günahkarlar var mı? Allah onlar hakkında ne düşünüp onlara nasıl davranıyor?

İsa bütün bu sorulara meselleri ile cevap veriyor. Tüm insanlar günahkardır. İsa’nın gördüğü de budur. Herkes aynı şekilde günahkar değildir, ama tüm insanlar Baba’ya bakıp bütün insanları yüreğine kabul edebilme arzusunu gerçekleştireceklerine kendi arzularını ve ilgilerini gerçekleştiriyorlar.

Bazı kişiler Allah’tan ve birliğinden isteyerek ayrıldıkları için günahkarlardır, bazıları ise O’nun yanında imiş gibi gözükmelerine rağmen günahkardır.

Herkes vicdan yoklaması yapmalı, herkes Baba’nın sevgisiyle kendini mukayese etmelidir. Ve ben O’nun sevgisini kabul ediyor muyum? O’nun bana olan sevgisine cevap veriyor muyum? O’nun kardeşlerimi sevmesini kabulleniyor muyum? Başkasına verdiği sevgiye katılıyor muyum?

Baba ve iki oğul hikayesi hepimizi kapsar. Hepimizin, sevinçte yaşayabilmek ve sevinç sebebi olabilmek için, Baba’nın evine ve yüreğine dönmeye ihtiyacımız vardır. Herkes günahkardır, ama hiç kimse Allah’a dönemeyecek veya O’nun sevinci olamayacak kadar günahkar değildir!

Ben ve sen günahkarız, ama Baba kaybolan kuzusunu arayan çoban gibi, bizi bayram yapmak için beklemektedir. Fakat bizler içgüdülerimizi takip eden hayvanlar değiliz, bizlerin iradesi vardır ve isteyerek, dönüş yolunu bulmak için, alçalmalıyız. Baba’mızın evinde ekmek ve şefkatin, hürriyet ve birliğin var olduğunu bize hatırlatan hafızamız var. Allah’ın sevgisini terk ettiysek, suçlu olduğumuzu söyleyen bir vicdanımız da var. Baba hürriyetimize saygı göstermekte ve kendi hür kararımızı beklemektedir. Dönmemiz için, bayram yapmaya hazır bir yürekle bizi beklemektedir, elleri uzanmış bizleri kucaklamaya hazırdır.

Ayrıca Baba, bayramından hiç kimseyi dışlamak istememektedir. Maalesef, büyük oğul gibi, Allah’tan verilen sözlerini uygulayanlar, fakat O’ndan merhametli olmayı öğrenmeyenler de var. Allah için bir evlat olmayı isteyen, sadece O’nun için çalışmaya değil, ilk önce O’nun sevme şeklini, O’nun Baba olma şeklini öğrenmeye de çalışacaktır. O’nun yüreğine böylece giren, artık günahkar değildir ve göklerin hükümranlığını inşa etmeye başlamaktadır.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

LEKESİZ BAKİRE MERYEM ANA’NIN DOĞUŞU

BAYRAM

İncil: Matta 1, 1-16.18-23

İbrahim oğlu, Davut oğlu,

Mesih İsa’nın soy kaydı:

İbrahim, İshak’ın babasıydı.

İshak, Yakup’un babasıydı.

Yakup, Yahuda ve kardeşlerinin babasıydı.

Yahuda, Tamar’dan doğan Perets ve

Zerah’ın babasıydı.

Perets, Hetsron’un babasıydı.

Hetsron, Ram’ın babasıydı.

Ram, Aminadab’ın babasıydı.

Aminadab, Nahşon’un babasıydı.

Nahşon, Salmon’un babasıydı.

Salmon, Rahab’dan doğan

Boaz’ın babasıydı.

Boaz, Rut’tan doğan Obed’in babasıydı.

Obed, Yesse’nin babasıydı.

Yesse, Kral Davut’un babasıydı.

Davut, Uriya’nın karısından doğan Süleyman’ın

babasıydı.

Süleyman, Roboam’ın babasıydı.

Roboam, Abiya’nın babasıydı.

Abiya, Asa’nın babasıydı.

Asa, Yehoşafat’ın babasıydı.

Yehoşafat, Yoram’ın babasıydı.

Yoram, Uziya’nın babasıydı.

Uziya, Yotam’ın babasıydı.

Yotam, Ahaz’ın babasıydı.

Ahaz, Hezekiya’nın babasıydı.

Hezekiya, Manaşşe’nin babasıydı.

Manaşşe, Amos’un babasıydı.

Amos, Yoşiya’nın babasıydı.

Babil sürgünü döneminde doğan Yoşiya,

Yekonya ve kardeşlerinin babasıydı.

Babil’e sürgünden sonra,

Yekonya’nın oğlu olan Şealtiel doğdu.

Şealtiel, Zerubbabel’in babasıydı.

Zerubbabel, Abiud’un babasıydı.

Abiud, Eliakim’in babasıydı.

Eliakim, Azor’un babasıydı.

Azor, Sadok’un babasıydı.

Sadok, Ahim’in babasıydı.

Ahim, Eliud’un babasıydı.

Eliud, Eleazar’ın babasıydı.

Eleazar, Mattan’ın babasıydı.

Mattan, Yakup’un babasıydı.

Yakup, Meryem’in eşi olan

Yusuf’un babasıydı.

Meryem’den Mesih olarak adlandırılan

İsa doğdu.

Mesih İsa’nın doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf ile nişanlıydı; fakat onlar birlikte yaşamadan önce, Meryem kendisini Kutsal Ruh’tan hamile buldu. Adil bir insan olan eşi Yusuf, onu halk içinde suçlamak istemeyerek gizlice salıvermek istedi. İşte o, bunları düşünürken, Rabbin Meleği rüyasında ona göründü ve şöyle dedi: “Ey Davut oğlu Yusuf! Sen, Meryem’i eş olarak almaktan korkma, çünkü onda beden alan Kutsal Ruh’tan olmuştur. O, bir oğul doğuracak ve sen O’na İsa adını vereceksin çünkü halkını günahlardan kurtaracak olan O’dur.” Oysa bütün bu olaylar, Rabbin peygamber aracılığıyla ifade ettiği şu söz yerine gelsin diye oldu:  ‘İşte, bakire kız gebe kalacak ve bir oğlan çocuk doğuracak, O’na Allah bizimle anlamını taşıyan Emmanuel adı verilecektir.’

OLAĞAN DEVRE XXIII. PERŞEMBE

İncil: Luka 6, 27-38

“Ama beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin.

Bir yanağınıza vurana öbür yanağınızı da çevirin. Abanızı alandan mintanınızı da esirgemeyin. Sizden bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri istemeyin. İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.

“Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile kendilerini sevenleri sever. Size iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, bu size ne övgü kazandırır?

Günahkârlar bile böyle yapar. Geri alacağınızı umduğunuz kişilere ödünç verirseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile verdiklerini geri almak koşuluyla günahkârlara ödünç

verirler. Ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir karşılık beklemeden ödünç verin. Alacağınız ödül büyük olacak, Yüceler Yücesi’nin oğulları olacaksınız. Çünkü O, nankör ve kötü kişilere karşı iyi yüreklidir. Babanız merhametli olduğu gibi, siz de merhametli olun.”

“Başkasını yargılamayın, siz de yargılanmazsınız. Suçlu çıkarmayın, siz de suçlu çıkarılmazsınız. Başkasını bağışlayın, siz de bağışlanırsınız. Verin, size verilecektir. İyice bastırılmış, silkelenmiş ve taşmış, dolu bir ölçekle kucağınıza boşaltılacak. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız.”

OLAĞAN DEVRE XXIII. ÇARŞAMBA

İncil: Luka 6, 20-26

İsa, gözlerini öğrencilerine çevirerek şöyle dedi:

“Ne mutlu size, ey yoksullar!

Çünkü Allah’ın Egemenliği sizindir.

Ne mutlu size, şimdi açlık çekenler!

Çünkü doyurulacaksınız.

Ne mutlu size, şimdi ağlayanlar!

Çünkü güleceksiniz.

İnsanoğlu’na bağlılığınız yüzünden

İnsanlar sizden nefret ettikleri,

Sizi toplum dışı edip aşağıladıkları

Ve adınızı kötüleyip sizi reddettikleri zaman

Ne mutlu size!

O gün sevinin, coşkuyla zıplayın!

Çünkü gökteki ödülünüz büyüktür.

Nitekim onların ataları da

Peygamberlere böyle davrandılar.

Ama vay halinize, ey zenginler,

Çünkü tesellinizi almış bulunuyorsunuz!

Vay halinize, şimdi karnı tok olan sizler,

Çünkü açlık çekeceksiniz!

Vay halinize, ey şimdi gülenler,

Çünkü yas tutup ağlayacaksınız!

Bütün insanlar sizin için iyi sözler söyledikleri zaman,

Vay halinize!

Çünkü onların ataları da

Sahte peygamberlere böyle davrandılar.”

OLAĞAN DEVRE XXIII. SALI

İncil: Luka 6, 12-19

O günlerde İsa, dua etmek için dağa çıktı ve bütün geceyi Allah’a dua ederek geçirdi. Gün doğunca öğrencilerini yanına çağırdı ve onların arasından, elçi diye adlandırdığı şu on iki kişiyi seçti: Petrus adını verdiği Simun, onun kardeşi Andreas, Yakup, Yuhanna, Filipus, Bartalmay, Matta, Tomas, Alfay oğlu Yakup, Yurtsever diye tanınan Simun, Yakup oğlu Yahuda ve İsa’ya ihanet eden Yahuda İskariot. İsa bunlarla birlikte aşağı inip düzlük bir yerde durdu. Öğrencilerinden büyük bir kalabalık ve bütün Yahudiye’den, Yeruşalim’den, Sur’la Sayda yakınlarındaki kıyı bölgesinden gelen büyük bir halk topluluğu da oradaydı.

İsa’yı dinlemek ve hastalıklarına şifa bulmak için gelmişlerdi. Kötü ruhlar yüzünden sıkıntı çekenler de iyileştiriliyordu. Kalabalıkta herkes İsa’ya dokunmak için çabalıyordu. Çünkü O’nun içinden akan bir güç herkese şifa veriyordu.

OLAĞAN DEVRE XXIII. PAZARTESİ

İncil: Luka 6, 6-11

Bir başka Şabat Günü İsa havraya girmiş öğretiyordu. Orada sağ eli sakat bir adam vardı.

İsa’yı suçlamak için fırsat kollayan din bilginleriyle Ferisiler, Şabat Günü hastaları iyileştirecek mi diye O’nu gözlüyorlardı. İsa, onların ne düşündüklerini biliyordu. Eli sakat olan adama, “Ayağa kalk, öne çık” dedi. O da kalktı, orta yerde durdu. İsa onlara, “Size sorayım” dedi, “Kutsal Yasa’ya göre Şabat Günü iyilik yapmak mı doğru, kötülük yapmak mı? Can kurtarmak mı doğru, öldürmek mi?”

Gözlerini hepsinin üzerinde gezdirdikten sonra adama, “Elini uzat” dedi. Adam elini uzattı, eli yine sapasağlam oluverdi. Onlar ise öfkeden deliye döndüler ve aralarında İsa’ya ne yapabileceklerini tartışmaya başladılar.

OLAĞAN DEVRE XXIII. PAZAR

C Yılı: Luka 14, 25-33

Kalabalık halk toplulukları İsa’yla birlikte yol alıyordu. İsa dönüp onlara şöyle dedi: “Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile gözden çıkarmazsa , öğrencim olamaz. Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen, öğrencim olamaz.

“Aranızdan biri bir kule yapmak isterse, bunu tamamlayacak kadar parası var mı yok mu diye önce oturup yapacağı masrafı hesap etmez mi? Çünkü temel atıp da işi bitiremezse, durumu gören herkes, ‘Bu adam inşaata başladı, ama bitiremedi’ diyerek onunla eğlenmeye başlar.

“Ya da hangi kral başka bir kralla savaşa gittiğinde, üzerine yirmi bin askerle yürüyen düşmana on bin askerle karşı koyabilir miyim diye önce oturup bir değerlendirme yapmaz? Eğer karşı koyamayacaksa, öbürü henüz uzaktayken elçiler gönderip barış koşullarını ister. Aynı şekilde sizden kim varını yoğunu gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz.”

OLAĞAN DEVRE XXII. CUMARTESİ

İncil: Luka 6, 1-5

Bir Şabat Günü İsa ekinler arasından geçiyordu. Öğrencileri başakları koparıyor, avuçlarında ufalayıp yiyorlardı. Ferisiler’den bazıları, “Şabat Günü yasak olanı neden yapıyorsunuz?”

dediler. İsa onlara şöyle karşılık verdi: “Davut’la yanındakiler acıkınca Davut’un ne

yaptığını okumadınız mı? Allah’ın evine girdi, kâhinlerden başkasının yemesi yasak olan adak ekmeklerini alıp yedi ve yanındakilere de verdi.” Sonra İsa onlara, “İnsanoğlu Şabat Günü’nün de Rabbi’dir” dedi.

Olağan devre – 23. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

04/09/2022 – OLAĞAN DEVRE – 23. Pazar Günü – C

1 Okuma Bilgelik 9,13-18 Mezmur 89 2 Okuma Filemon 9-10.12-17 İncil Luka 14, 25-33

Allah bize yaşam doluluğunu vererek mutluluğumuzu ister! Sadece O gerçek mutluluğun yolunu bilir, çünkü bizi O yarattı. Biz O’na hiçbir şey öğretemeyiz, özellikle bize yaşamımız için hikmetini verdiği zaman! Bizler bedenimizin arzularından ve hırslarından ağırlaşıyor ve mantığımız kapanıyor.

Tiziano (1490–1576), Christ (detail)
Tiziano (1490–1576), Christ (detail)

Bunun için sadece Baba’dan gelebilecek hikmete ihtiyacımız var. İlk okuma bu konu üzerinde ısrar eder. Bu da gerçektir: bunu etrafımıza bakarken ve bazı kişilerin tüm yaşamları için sadakat sözü verdikleri eşlerini ne kolaylıkla değiştirdiklerine bakarken, anlıyoruz. Onlar Baba Allah’tan ne tavsiye istiyorlar, ne de Onun verdiği emirleri dikkate alıyorlar. O anki arzularına bakarak, zevkten doğan bir arzuya uyarak kendileri ve başkaları için üzüntülü durumlar yaratıyorlar. Eğer Allah’ın hikmetini arama arzumuz olsa, yaşamımız barışçıl ve huzurlu bir yol kat ederdi. Emniyetli ve düz olan Allah’ın yolu, İsa’dır! Bu sebepten Kendisi’ni izlememizi arzu eder ve Onu ana ve tek yol olarak görmemizi tavsiye eder. “”Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile bana üstün tutarsa, benim şakirdim olamaz”.

Birçok kişi İsa’yı izliyordu, ama O, aralarından bazılarının değişik ilgileri olduğunu ve Onun için acı çekmeye hazır olmadıklarını anlıyordu. Bu sebepten Onu başka bir amaç için izleyenleri vazgeçirmeye çalışmakta idi ve akrabalarını, hatta kendisinden vazgeçmeye hazır olmayanların Onun yanında kalmayı beceremeyeceklerini söylüyordu. Kim İsa’yı ciddiyetle seviyorsa, er geç kendi akrabaları tarafından bile anlayışsızlıkla karşılaşır. Anne, baba, eş, kardeşler, arkadaşlar ona engel koyabilirler: herkes İsa’yı sevenin düşmanı olabilir. İsa’yı seven sevimli olur, ciddi olur, cömert, dürüst, saf, gerçekçi, samimi olur. Fakat bu güzel nitelikler, kendi kötü arzu ve duygularına göre yaşamak isteyenler için veya dürüst olmayan ve mali kazançlarını elde etmek isteyenler için, dayanılmaz ve rahatsız edici olabilirler çünkü kendi kötü davranışlarına karşı sessiz bir yargılama olarak algılanabilirler. İsa ile birlikte olmak isteyenler mucizeler yapmaya devam eden bir kişi ile birlikte olmadıklarını anlamaları gerekiyor, tersine haçta ölecek ve büyükler ve herkes tarafından terk edilen biriyle birlikte olacaklardır. Sen Onun öğrencisi olmak istiyor musun? Hesaplarını iyi yap: seninkilerin şefkatinden mahrum kalmayı bilir misin? Kendi arzularından ve dünyanın zenginliklerinden vazgeçmeye hazır mısın? Hesaplarını inşaata başlayanlar gibi yap veya bir kralın ordusunu düşmana yönlendirmeye hazırlandığı gibi programlan. Düşün: Hangi raddeye kadar yalnızlığa, hor görülmeye ve sevdiklerin tarafından dışlanmaya hazırsın?İsa, yaşamdır, bütünlüktür. Onunla yaşamaya başlayan artık Ondan uzak kalamaz, Onsuz yaşayamaz. İsa ile biraz birlikte kal, Ondan öğren, o zaman da her şeyden ve herkesten mahrum kalmayı öğreneceksin, gerçek sadık bir öğrenci olacaksın. İmanda sağlam olmak için fedakârlıklar şarttır: aziz Pavlus da arkadaşından zor bir karar vermesini ve imanını belirtmesini istedi. İmanlı olmuş kölesini tekrar kabul etmesini, artık köle olarak değil kardeş olarak kabul etmesini istedi. İsa’nın sevgisi bizi değiştirir ve başkalarıyla da ilişkilerimizi değiştirir. Onunla birlikte kalmak için gerçekten Onu her şeyden çok ve her şeyin üzerinde sevmek gerekiyor!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

OLAĞAN DEVRE XXII. CUMA

İncil: Luka 5,33-39

Onlar İsa’ya, “Yahya’nın öğrencileri sık sık oruç tutup dua ediyorlar, Ferisiler’in öğrencileri de öyle. Seninkiler ise yiyip içiyor” dediler. İsa şöyle karşılık verdi: “Güvey aralarında olduğu sürece davetlilere oruç tutturabilir misiniz? Ama güveyin aralarından alınacağı günler gelecek, onlar işte o zaman, o günler oruç tutacaklar.”

İsa onlara şu benzetmeyi de anlattı: “Hiç kimse yeni giysiden bir parça yırtıp eski giysiyi yamamaz. Yoksa hem yeni giysi yırtılır, hem de o giysiden koparılan yama eskisine uymaz.Hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara doldurmaz. Yoksa yeni şarap tulumları patlatır; hem şarap dökülür, hem de tulumlar mahvolur. Yeni şarabı yeni tulumlara doldurmak gerek. Üstelik hiç kimse eski şarabı içtikten sonra yenisini istemez. ‘Eskisi güzel’ der.”

OLAĞAN DEVRE XXII. PERŞEMBE

İncil: Luka 5, 1-11

Halk, Ginnesar Gölü’nün kıyısında duran İsa’nın çevresini sarmış, Allah’ın sözünü dinliyordu.

İsa, gölün kıyısında iki tekne gördü. Balıkçılar teknelerinden inmiş ağlarını yıkıyorlardı.

İki tekneden Simun’a ait olanına binen İsa, ona kıyıdan biraz açılmasını rica etti. Sonra oturdu, teknenin içinden halka öğretmeye devam etti. Konuşmasını bitirince Simun’a, “Derin sulara açılın, balık tutmak için ağlarınızı atın” dedi

Simun şu karşılığı verdi: “Efendimiz, bütün gece çabaladık, hiçbir şey tutamadık. Yine de senin sözün üzerine ağları atacağım.”

Bunu yapınca öyle çok balık yakaladılar ki, ağları yırtılmaya başladı. Öbür teknedeki ortaklarına işaret ederek gelip yardım etmelerini istediler. Onlar da geldiler ve her iki tekneyi balıkla doldurdular; tekneler neredeyse batıyordu.

Simun Petrus bunu görünce, “Ya Rab, benden uzak dur, ben günahlı bir adamım” diyerek İsa’nın dizlerine kapandı. Kendisi ve yanındakiler, tutmuş oldukları balıkların çokluğuna şaşıp kalmışlardı.

Simun’un ortakları olan Zebedi oğulları Yakup’la Yuhanna’yı da aynı şaşkınlık almıştı. İsa Simun’a, “Korkma” dedi, “Bundan böyle balık yerine insan tutacaksın.”

Sonra onlar tekneleri karaya çektiler ve her şeyi bırakıp İsa’nın ardından gittiler.