ORUÇ DEVRESİ V. CUMARTESİ

İncil: Yuhanna 11, 45 – 57

O zaman, Meryem’e gelen ve İsa’nın yaptıklarını gören Yahudiler’in birçoğu İsa’ya iman etti.

Ama içlerinden bazıları Ferisiler’e giderek İsa’nın yaptıklarını onlara bildirdiler.

Bunun üzerine başkâhinler ve Ferisiler, Yüksek Kurul’u toplayıp dediler ki, “Ne yapacağız? Bu adam birçok doğaüstü belirti gerçekleştiriyor. Böyle devam etmesine izin verirsek, herkes O’na iman edecek. Romalılar da gelip kutsal yerimizi ve ulusumuzu ortadan kaldıracaklar.” İçlerinden biri, o yıl başkâhin olan Kayafa, “Hiçbir şey bilmiyorsunuz” dedi. “Bütün ulus yok olacağına, halk uğruna bir tek adamın ölmesi sizin için daha uygun. Bunu anlamıyor musunuz?” Bunu kendiliğinden söylemiyordu. O yılın başkâhini olarak İsa’nın, ulusun uğruna, ve yalnız ulusun uğruna değil, Tanrı’nın dağılmış çocuklarını toplayıp birleştirmek için de öleceğine ilişkin peygamberlikte bulunuyordu. Böylece o günden itibaren İsa’yı öldürmek için düzen kurmaya başladılar. Bu yüzden İsa artık Yahudiler arasında açıkça dolaşmaz oldu. Oradan ayrılarak çöle yakın bir yere, Efrayim denilen kente gitti. Öğrencileriyle birlikte orada kaldı. Yahudiler’in Fısıh Bayramı yakındı. Taşradakilerin birçoğu bayramdan  önce arınmak için Yeruşalim’e gitti. Orada İsa’yı arayıp durdular. Tapınaktayken birbirlerine, “Ne dersiniz, bayrama hiç gelmeyecek mi?” diye soruyorlardı. Başkâhinlerle Ferisiler O’nu yakalayabilmek için, yerini bilenlerin haber vermesini buyurmuşlardı.

ORUÇ DEVRESİ V. CUMA

İncil: Yuhanna 10, 31-42

Yahudi yetkililer O’nu taşlamak için yerden yine taş aldılar. İsa onlara, “Size Baba’dan kaynaklanan birçok iyi işler gösterdim” dedi. “Bu işlerden hangisi için beni taşlıyorsunuz?”

Şöyle yanıt verdiler: “Seni iyi işlerden ötürü değil, küfür ettiğin için taşlıyoruz. İnsan olduğun halde Allah olduğunu ileri sürüyorsun.”

İsa şu karşılığı verdi: “Yasanızda, ‘Siz ilahlarsınız, dedim’ diye yazılı değil mi? Allah, kendilerine sözünü gönderdiği kimseleri ilahlar diye adlandırır. Kutsal Yazı da geçerliliğini yitirmez. Baba beni kendine ayırıp dünyaya gönderdi. Öyleyse ‘Allah’ın Oğlu’yum’ dediğim için bana nasıl ‘Küfür ediyorsun’ dersiniz? Eğer Babam’ın işlerini yapmıyorsam, bana iman etmeyin. Ama yapıyorsam, bana iman etmeseniz bile, yaptığım işlere iman edin. Öyle ki, Baba’nın bende, benim de Baba’da olduğumu bilesiniz ve anlayasınız.”

O’nu yine yakalamaya çalıştılarsa da, ellerinden sıyrılıp kurtuldu. Tekrar Şeria Irmağı’nın karşı yakasına, Yahya’nın başlangıçta vaftiz ettiği yere gitti ve orada kaldı. Birçokları, “Yahya hiç mucize yapmadı, ama bu adam için söylediklerinin hepsi doğru çıktı” diyerek İsa’ya geldiler. Ve orada birçokları O’na iman etti.

ORUÇ DEVRESİ V. PERŞEMBE

İncil: Yuhanna 8, 51-59

Size doğrusunu söyleyeyim, bir kimse sözüme uyarsa, ölümü asla görmeyecektir.” Yahudiler, “Seni cin çarptığını şimdi anlıyoruz” dediler. “İbrahim öldü, peygamberler de öldü. Oysa sen, ‘Bir kimse sözüme uyarsa, ölümü asla tatmayacaktır’ diyorsun. Yoksa sen babamız İbrahim’den üstün müsün? O öldü, peygamberler de öldü. Sen kendini kim sanıyorsun?”

İsa şu karşılığı verdi: “Eğer ben kendimi yüceltirsem, yüceliğim hiçtir. Beni yücelten, ‘Allahımız’ diye çağırdığınız Babam’dır. Siz O’nu tanımıyorsunuz, ama ben tanıyorum. O’nu tanımadığımı söylersem, sizin gibi yalancı olurum. Ama ben O’nu tanıyor ve sözüne uyuyorum. Babanız İbrahim günümü göreceği için sevinçle coşmuştu. Gördü ve sevindi.”

Yahudiler, “Sen daha elli yaşında bile değilsin. İbrahim’i de mi gördün?” dediler.

İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce ben varım” dedi.

O zaman İsa’yı taşlamak için yerden taş aldılar, ama O gizlenip tapınaktan çıktı.

ORUÇ DEVRESİ V. ÇARŞAMBA

İncil: Yuhanna 8, 31-42

İsa kendisine iman etmiş olan Yahudiler’e, “Eğer benim sözüme bağlı kalırsanız, gerçekten öğrencilerim olursunuz. Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak” dedi. “Biz İbrahim’in soyundanız” diye karşılık verdiler, “Hiçbir zaman kimseye kölelik etmedik. Nasıl oluyor da sen, ‘Özgür olacaksınız’ diyorsun?”

İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim, günah işleyen herkes günahın kölesidir” dedi. “Köle ev halkının sürekli bir üyesi değildir, ama oğul sürekli üyesidir. Bunun için, Oğul sizi özgür kılarsa, gerçekten özgür olursunuz. İbrahim’in soyundan olduğunuzu biliyorum. Yine de beni öldürmek istiyorsunuz. Çünkü yüreğinizde sözüme yer vermiyorsunuz. Ben Babam’ın yanında gördüklerimi söylüyorum, siz de babanızdan işittiklerinizi yapıyorsunuz.”

“Bizim babamız İbrahim’dir” diye karşılık verdiler.

İsa, “İbrahim’in çocukları olsaydınız, İbrahim’in yaptıklarını yapardınız” dedi. “Ama şimdi beni Tanrı’dan işittiği gerçeği sizlere bildireni öldürmek istiyorsunuz. İbrahim bunu yapmadı.

Siz babanızın yaptıklarını yapıyorsunuz.”

“Biz zinadan doğmadık. Bir tek Babamız var, o da Tanrı’dır” dediler.

İsa, “Tanrı Babanız olsaydı, beni severdiniz” dedi. “Çünkü ben Tanrı’dan çıkıp geldim. Kendiliğimden gelmedim, beni O gönderdi.”

ORUÇ DEVRESİ V. SALI

İncil: Yuhanna 8, 21-30

İsa yine onlara, “Ben gidiyorum. Beni arayacaksınız ve günahınızın içinde öleceksiniz. Benim gideceğim yere siz gelemezsiniz” dedi. Yahudi yetkililer, “Yoksa kendini mi öldürecek?” dediler. “Çünkü ‘Benim gideceğim yere siz gelemezsiniz’ diyor.” İsa onlara, “Siz aşağıdansınız, ben yukarıdanım” dedi. “Siz bu dünyadansınız, ben bu dünyadan değilim.

İşte bu nedenle size, ‘Günahlarınızın içinde öleceksiniz’ dedim. Benim O olduğuma iman etmezseniz, günahlarınızın içinde öleceksiniz.” O’na, “Sen kimsin?” diye sordular.

İsa, “Başlangıçtan beri size ne söyledimse, O’yum” dedi. “Sizinle ilgili söyleyecek ve sizleri yargılayacak çok şeyim var. Beni gönderen gerçektir. Ben O’ndan işittiklerimi dünyaya bildiriyorum.” İsa’nın kendilerine Baba’dan söz ettiğini anlamadılar. Bu nedenle İsa şöyle dedi: “İnsanoğlu’nu yukarı kaldırdığınız zaman benim O olduğumu, kendiliğimden hiçbir şey yapmadığımı, ama tıpkı Baba’nın bana öğrettiği gibi konuştuğumu anlayacaksınız. Beni gönderen benimledir, O beni yalnız bırakmadı. Çünkü ben her zaman O’nu hoşnut edeni yaparım.” Bu sözler üzerine birçokları O’na iman etti.

İstanbul Havarisel Vekilliği Vikarya Günü, 3 Nisan Pazar Günü Taksim Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesinde Kutlandı

Vikarya Gününde Papa Franciskus Hazretlerinin 10 Ekim 2021’de başlattığı Sinodalita için Sinod konusu ele alındı.

03.04.2000 Pazar Günü, İstanbul Havarisel Temsilcisi Ekselansları Monsenyör Massimiliano Palinuro beraberindeki rahipler ve İstanbul Latin Katolik Kilisesi cemaati mensupları ile Taksim Aya Triada Kilisesine, ilk resmi ziyaretini gerçekleştirdi.  

ORUÇ DEVRESİ V. PAZARTESİ

İncil: Yuhanna 8, 12-20

İsa yine halka seslenip şöyle dedi: “Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur.” Ferisiler, “Sen kendin için tanıklık ediyorsun, tanıklığın geçerli değil” dediler.

İsa onlara şu karşılığı verdi: “Kendim için tanıklık etsem bile tanıklığım geçerlidir. Çünkü nereden geldiğimi ve nereye gideceğimi biliyorum. Oysa siz nereden geldiğimi, nereye gideceğimi bilmiyorsunuz. Siz insan gözüyle yargılıyorsunuz. Ben kimseyi yargılamam.

Yargılasam bile benim yargım doğrudur. Çünkü ben yalnız değilim, ben ve beni gönderen Baba, birlikte yargılarız.

Yasanızda da, ‘İki kişinin tanıklığı geçerlidir’ diye yazılmıştır. Kendim için tanıklık eden bir ben varım, bir de beni gönderen Baba benim için tanıklık ediyor.”

O zaman O’na, “Baban nerede?” diye sordular. İsa şu karşılığı verdi: “Siz ne beni tanırsınız, ne de Babam’ı. Beni tanısaydınız, Babam’ı da tanırdınız.”

İsa bu sözleri tapınakta öğretirken, bağış toplanan yerde söyledi. Kimse O’nu yakalamadı. Çünkü saati henüz gelmemişti.

ORUÇ DEVRESİ V. PAZAR

C Yılı: Luka 8, 1-11

Bundan kısa bir süre sonra İsa on iki öğrencisiyle birlikte köy kent dolaşmaya başladı. Allah’ın Egemenliği’ni duyurup müjdeliyordu. Kötü ruhlardan ve hastalıklardan kurtulan bazı kadınlar, içinden yedi cin çıkmış olan Mecdelli denilen Meryem, Hirodes’in kâhyası Kuza’nın karısı Yohanna, Suzanna ve daha birçokları İsa’yla birlikte dolaşıyordu. Bunlar, kendi

olanaklarıyla İsa’ya ve öğrencilerine yardım ediyorlardı. Büyük bir kalabalığın toplandığı, insanların her kentten kendisine akın akın geldiği bir sırada İsa şu benzetmeyi anlattı: “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü, ayak altında çiğnenip gökteki kuşlara yem oldu. Kimi kayalık yere düştü, filizlenince susuzluktan kuruyup gitti. Kimi, dikenler arasına düştü. Filizlerle birlikte büyüyen dikenler filizleri boğdu.

Kimi ise iyi toprağa düştü, büyüyünce yüz kat ürün verdi.” Bunları söyledikten sonra, “İşitecek kulağı olan işitsin!” diye seslendi.

İsa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran öğrencilerine, “Allah Egemenliği’nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi” dedi. “Ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki,

‘Gördükleri halde görmesinler, Duydukları halde anlamasınlar.’ “Benzetmenin anlamı şudur: Tohum Allah’ın sözüdür.

ORUÇ DEVRESİ IV. CUMARTESİ

İncil: Yuhanna 7, 40-53

Halktan bazıları bu sözleri işitince, “Gerçekten beklediğimiz peygamber budur” dediler.

Bazıları da, “Bu Mesih’tir” diyorlardı. Başkaları ise, “Olamaz! Mesih Celile’den mi gelecek?” dediler. “Kutsal Yazı’da, ‘Mesih, Davut’un soyundan, Davut’un yaşadığı Beytlehem Kenti’nden gelecek’ denmemiş midir?” Böylece İsa’dan dolayı halk arasında ayrılık doğdu.

Bazıları O’nu yakalamak istedilerse de, kimse O’na el sürmedi.

Görevliler geri dönünce, başkâhinlerle Ferisiler, “Niçin O’nu getirmediniz?” diye sordular.

Görevliler, “Hiç kimse hiçbir zaman bu adamın konuştuğu gibi konuşmamıştır” karşılığını verdiler. Ferisiler, “Yoksa siz de mi aldandınız?” dediler.

“Önderlerden ya da Ferisiler’den O’na iman eden oldu mu hiç? Kutsal Yasa’yı bilmeyen bu halk lanetlidir.” İçlerinden biri, daha önce İsa’ya gelen Nikodim, onlara şöyle dedi: “Yasamıza göre, bir adamı dinlemeden, ne yaptığını öğrenmeden onu yargılamak doğru mu?” Ona, “Yoksa sen de mi Celile’densin?” diye karşılık verdiler. “Araştır, bak, Celile’den peygamber çıkmaz.” Bundan sonra herkes evine gitti.

ORUÇ DEVRESİ IV. CUMA

CREATOR: gd-jpeg v1.0 (using IJG JPEG v62), default quality

İncil: Yuhanna 7, 1-2. 10. 25-30

Bundan sonra İsa Celile’de dolaşmaya başladı. Yahudi yetkililer O’nu öldürmeyi amaçladıkları için Yahudiye’de dolaşmak istemiyordu. Yahudiler’in Çardak Bayramı yaklaşmıştı. Ne var ki, kardeşleri bayramı kutlamaya gidince, kendisi de gitti. Ancak açıktan açığa değil, gizlice gitti. Yeruşalimliler’in bazıları, “Öldürmek istedikleri adam bu değil mi?” diyorlardı. “Bakın, açıkça konuşuyor, O’na bir şey demiyorlar. Yoksa önderler O’nun Mesih olduğunu gerçekten kabul ettiler mi? Ama biz bu adamın nereden geldiğini biliyoruz. Oysa Mesih geldiği zaman O’nun nereden geldiğini kimse bilmeyecek.” O sırada tapınakta öğreten İsa yüksek sesle şöyle dedi: “Hem beni tanıyorsunuz, hem de nereden olduğumu biliyorsunuz! Ben kendiliğimden gelmedim. Beni gönderen gerçektir. O’nu siz tanımıyorsunuz. Ben O’nu tanırım. Çünkü ben O’ndanım, beni O gönderdi.” Bunun üzerine O’nu yakalamak istediler, ama kimse O’na el sürmedi. Çünkü O’nun saati henüz gelmemişti.

ORUÇ DEVRESİ IV. PERŞEMBE

İncil: Yuhanna 5, 31-47

Eğer kendim için ben tanıklık edersem, tanıklığım geçerli olmaz. Ama benim için tanıklık eden başka biri vardır. O’nun benim için ettiği tanıklığın geçerli olduğunu bilirim. Siz Yahya’ya adamlar gönderdiniz, o da gerçeğe tanıklık etti. İnsanın tanıklığını kabul ettiğim için değil, kurtulmanız için bunları söylüyorum. Yahya, yanan ve ışık saçan bir çıraydı. Sizler onun ışığında bir süre için coşmak istediniz. Ama benim, Yahya’nınkinden daha büyük bir tanıklığım var. Tamamlamam için Baba’nın bana verdiği işler, şu yaptığım işler, beni Baba’nın gönderdiğine tanıklık ediyor. Beni gönderen Baba da benim için tanıklık etmiştir. Siz hiçbir zaman ne O’nun sesini işittiniz, ne de şeklini gördünüz. O’nun sözü sizde yaşamıyor. Çünkü O’nun gönderdiği kişiye iman etmiyorsunuz. Kutsal Yazılar’ı araştırıyorsunuz. Çünkü bunlar aracılığıyla sonsuz yaşama sahip olduğunuzu sanıyorsunuz. Bana tanıklık eden de bu yazılardır! Öyleyken siz, yaşama kavuşmak için bana gelmek istemiyorsunuz. “İnsanlardan övgü kabul etmiyorum. Ama ben sizi bilirim, içinizde Allah sevgisi yoktur. Ben Babam’ın adına geldim, ama beni kabul etmiyorsunuz. Oysa başka birisi kendi adına gelirse, onu kabul edeceksiniz. Birbirinizden övgüler kabul ediyor, ama tek olan Allah’ın övgüsünü kazanmaya çalışmıyorsunuz. Bu durumda nasıl iman edebilirsiniz? Baba’nın önünde sizi suçlayacağımı sanmayın. Sizi suçlayan, umut bağladığınız Musa’dır. Musa’ya iman etmiş olsaydınız, bana da iman ederdiniz. Çünkü o benim hakkımda yazmıştır. Ama onun yazılarına iman etmezseniz, benim sözlerime nasıl iman edeceksiniz?”

ORUÇ DEVRESİ IV. ÇARŞAMBA

İncil: Yuhanna 5, 17-30

Ama İsa onlara şu karşılığı verdi: “Babam hâlâ çalışmaktadır, ben de çalışıyorum.” İşte bu nedenle Yahudi yetkililer O’nu öldürmek için daha çok gayret ettiler. Çünkü yalnız Şabat Günü düzenini bozmakla kalmamış, Allah’ının kendi Babası olduğunu söyleyerek kendisini Allah’a eşit kılmıştı. İsa Yahudi yetkililere şöyle karşılık verdi: “Size doğrusunu söyleyeyim, Oğul, Baba’nın yaptıklarını görmedikçe kendiliğinden bir şey yapamaz. Baba ne yaparsa Oğul da aynı şeyi yapar. Çünkü Baba Oğul’u sever ve yaptıklarının hepsini O’na gösterir. Şaşasınız diye O’na bunlardan daha büyük işler de gösterecektir. Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere yaşam verir. Baba kimseyi yargılamaz, bütün yargılama işini Oğul’a vermiştir. Öyle ki, herkes Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u onurlandırsın. Oğul’u onurlandırmayan, O’nu gönderen Baba’yı da onurlandırmaz. “Size doğrusunu söyleyeyim, sözümü işitip beni gönderene iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Böyle biri yargılanmaz, ölümden yaşama geçmiştir. Size doğrusunu söyleyeyim, ölülerin Allah Oğlu’nun sesini işitecekleri ve işitenlerin yaşayacakları saat geliyor, geldi bile. Çünkü Baba, kendisinde yaşam olduğu gibi, Oğul’a da kendisinde yaşam olma özelliğini verdi. O’na yargılama yetkisini de verdi. Çünkü O İnsanoğlu’dur. Buna şaşmayın. Mezarda olanların hepsinin O’nun sesini işitecekleri saat geliyor. Ve onlar mezarlarından çıkacaklar. İyilik yapmış olanlar yaşamak, kötülük yapmış olanlar yargılanmak üzere dirilecekler.”

“Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam. İşittiğim gibi yargılarım ve benim yargım adildir. Çünkü amacım kendi istediğimi değil, beni gönderenin istediğini yapmaktır.”

ORUÇ DEVRESİ IV. SALI

Yuhanna 5, 1-3. 5-16

İsa bundan sonra Yahudiler’in bir bayramı nedeniyle Yeruşalim’e gitti. Yeruşalim’de Koyun Kapısı yanında, İbranice’de Beytesta denilen beş eyvanlı bir havuz vardır. Bu eyvanların altında felçli hastalardan bir kalabalık yatardı. Orada otuz sekiz yıldır hasta olan bir adam vardı. İsa hasta yatan bu adamı görünce ve uzun zamandır bu durumda olduğunu anlayınca, “İyi olmak ister misin?” diye sordu.

Hasta şöyle yanıt verdi: “Efendim, su çalkandığı zaman beni havuza indirecek kimsem yok, tam gireceğim an benden önce başkası giriyor.”

İsa ona, “Kalk, şilteni topla ve yürü” dedi. Adam o anda iyileşti. Şiltesini toplayıp yürümeye başladı. O gün Şabat Günü’ydü. Bu yüzden Yahudi yetkililer iyileşen adama, “Bugün Şabat Günü” dediler, “Şilteni toplaman yasaktır.” Ama adam onlara şöyle yanıt verdi: “Beni iyileştiren kişi bana, ‘Şilteni topla ve yürü’ dedi.”

“Sana, ‘Şilteni topla ve yürü’ diyen adam kim?” diye sordular.

İyileşen adam ise O’nun kim olduğunu bilmiyordu. Orası kalabalıktı, İsa da çekilip gitmişti. İsa daha sonra adamı tapınakta buldu. “Bak, iyi oldun. Artık günah işleme de başına daha kötü bir şey gelmesin” dedi. Adam gidip Yahudi yetkililere kendisini iyileştirenin İsa olduğunu bildirdi. Şabat Günü böyle şeyler yaptığı için İsa’ya zulmetmeye başladılar. Ama İsa onlara şu karşılığı verdi: “Babam hâlâ çalışmaktadır, ben de çalışıyorum.”

ORUÇ DEVRESİ IV. PAZARTESİ

İncil: Yuhanna 4, 43-54

Bu iki günden sonra İsa oradan ayrılıp Celile’ye gitti. İsa’nın kendisi, bir peygamberin kendi memleketinde saygı görmediğine tanıklık etmişti. Celile’ye geldiği zaman Celileliler O’nu iyi karşıladılar. Çünkü onlar da bayram için gitmişler ve bayramda O’nun Yeruşalim’de yaptığı her şeyi görmüşlerdi. İsa yine, suyu şaraba çevirdiği Celile’nin Kana Köyü’ne geldi. Orada saraya bağlı bir memur vardı. Oğlu Kefarnahum’da hastaydı. Adam, İsa’nın Yahudiye’den Celile’ye geldiğini işitince yanına gitti, evine gelip ölmek üzere olan oğlunu iyileştirmesi için O’na yalvardı. İsa adama, “Sizler belirtiler ve harikalar görmedikçe iman etmeyeceksiniz” dedi. Saray memuru İsa’ya, “Efendim, çocuğum ölmeden yetiş!” dedi. İsa, “Git, oğlun yaşayacak” dedi. Adam, İsa’nın söylediği söze iman ederek gitti. Daha yoldayken köleleri onu karşılayıp oğlunun yaşadığını bildirdiler. Adam onlara, oğlunun iyileşmeye başladığı saati sordu. “Dün öğle üstü saat birde ateşi düştü” dediler. Baba bunun, İsa’nın, “Oğlun yaşayacak” dediği saat olduğunu anladı. Kendisi ve bütün ev halkı iman etti. İsa, bu ikinci belirtiyi de Yahudiye’den Celile’ye döndükten sonra gerçekleştirdi.

ORUÇ DEVRESİ IV. PAZAR

C Yılı: Luka 15, 1-3. 11-32

Bütün vergi görevlileriyle günahkârlar İsa’yı dinlemek için O’na akın

ediyordu. Ferisiler’le din bilginleri ise, “Bu adam günahkârları kabul ediyor, onlarla

birlikte yemek yiyor” diye söyleniyorlardı. Bunun üzerine İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: “Sizlerden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan bir tanesini kaybetse, doksan dokuzu bozkırda bırakarak kaybolanı bulana dek onun ardına düşmez mi? İsa, “Bir adamın iki oğlu vardı” dedi. “Bunlardan küçüğü babasına, ‘Baba’ dedi, ‘Malından payıma düşeni ver bana.’ Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırdı. “Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etti.

Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş gösterdi, o da yokluk çekmeye başladı. Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girdi.

Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yolladı. Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyordu. Ama hiç kimse ona bir şey vermedi.

 “Aklı başına gelince şöyle dedi: ‘Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum. Kalkıp babamın yanına döneceğim, ona, Baba diyeceğim, Allah’a ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim. Beni işçilerinden biri gibi kabul et.’

“Böylece kalkıp babasının yanına döndü. Kendisi daha uzaktayken babası onu gördü, ona acıdı, koşup boynuna sarıldı ve onu öptü. Oğlu ona, ‘Baba’ dedi, ‘Allah’a ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim.’

“Babası ise kölelerine, ‘Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!’ dedi.

‘Parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin!

Besili danayı getirip kesin, yiyelim, eğlenelim. Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu.’ Böylece eğlenmeye başladılar.

“Babanın büyük oğlu ise tarladaydı. Gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun seslerini duydu.

Uşaklardan birini yanına çağırıp, ‘Ne oluyor?’ diye sordu.

“O da, ‘Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili danayı kesti’ dedi.

 “Büyük oğul öfkelendi, içeri girmek istemedi. Babası dışarı çıkıp ona yalvardı. Ama o, babasına şöyle yanıt verdi: ‘Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğlenmem için hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin.

Oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin.’

“Babası ona, ‘Oğlum, sen her zaman yanımdasın, neyim varsa senindir’ dedi. ‘Ama sevinip eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu!'”

ORUÇ DEVRESİ III. CUMARTESİ

İncil: Luka 18, 9-14

Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: “Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa çıktı. Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: ‘Allahım, öbür insanlara- soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere- ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için sana şükrederim. Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.’

“Vergi görevlisi ise uzakta durdu, gözlerini göğe kaldırmak bile istemiyordu, ancak göğsünü döverek, ‘Allahım, ben günahkâra merhamet et’ diyordu.  “Size şunu söyleyeyim, Ferisi değil, bu adam aklanmış olarak evine döndü. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir.”

MELEĞİN MERYEME MÜJDESİ GÖRKEMLİ BAYRAMINDA PAPA İLE BARIŞ DUASI

Papa Francesco ile birlikte Rusya ve Ukrayna’nın Meryem’in Lekesiz Kalbine adanmaları için hazırlanan duaya iştirak edelim.
25 Mart Cuma günü İstanbul Kutsal Ruh Katedrali’ndeki program aşağıdaki gibi olacaktır:
* 17:00 Haç Yolu

* 18:00 Müjde Bayramı Efkaristiya Ayini

* 19:00 Rusya ve Ukrayna’nın Meryem’in Lekesiz Kalbine adanmaları duası

MELEĞİN MERYEM’E MÜJDESİ

İncil: Luka 1, 26-38

Elizabet’in hamileliğinin altıncı ayında Tanrı, Melek Cebrail’i Celile’de bulunan Nasıra adlı kente, Davut’un soyundan Yusuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. Kızın adı Meryem’di.

Onun yanına giren melek, “Selam, ey Tanrı’nın lütfuna erişen kız! Rab seninledir” dedi.

Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı.

Ama melek ona, “Korkma Meryem” dedi, “Sen Tanrı’nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine ‘Yüceler Yücesi’nin Oğlu’ denecek. Rab Tanrı O’na, atası Davut’un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup’un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir.” Meryem meleğe, “Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki” dedi.

Melek ona şöyle yanıt verdi: “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi’nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. Bak, senin akrabalarından Elizabet de yaşlılığında bir oğula gebe kaldı. Kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır.”

25 MART 2022 MELEĞİN MERYEM’E MÜJDESİ BAYRAMINDA BARIŞ İÇİN MERYEM’E ADANMA DUASI

Ey Rab’bin Annesi ve Annemiz Meryem, bu sıkıntı saatinde sana sığınıyoruz. Sen annesin, bizi sever ve tanırsın.

Yüreğimizdeki hiçbir sıkıntı senden gizli değildir. Merhametin annesi, bizler senin ilahi şefkatini, huzur veren varlığını pek çok kez deneyimledik. Çünkü sen her zaman bize, barışın Prensi İsa’ya giden yolda rehberlik ediyorsun.

Ama barış yolunu kaybettik. Geçen yüzyılın trajedilerinden alınan dersi, dünya savaşlarında milyonlarca insanın kurban olduğunu unuttuk. Milletler Cemiyeti olarak verdiğimiz sözleri göz ardı ettik. Halkların barış hayallerine, gençlerin umutlarına ihanet ettik

Açgözlülük bizi hasta etti ve kendimizi milliyetçi çıkarlara kaptırdık. Umursamazlığın bizi kurutmasına ve bencilliğin bizi felç etmesine izin verdik.

Allah’ı görmezden gelmeyi, yalanlarımızla yaşamayı, saldırganlığı beslemeyi, masum hayatları baskı altına alıp silah biriktirmeyi, seçtik. Komşumuzun ve ortak yuvamızın koruyucusu olduğumuzu unuttuk. Dünyanın bahçesini savaşla mahvettik. Bizlerin kardeş olmasını isteyen babamızın kalbini günahlarımızla yaraladık. Kendimizden başka her şeye ve herkese kayıtsız hale geldik. 

Şimdi utanç içinde diyoruz ki: Bizi bağışla Rabbim!

Ey Kutsal Annemiz; günahın sefaleti içinde, yorgunluklarımız ve zayıflıklarımız içinde, kötülüğün ve savaşın gizem dolu adaletsizliği içinde bize, Allah’ın bizi terk etmediğini, bize sevgiyle bakmaya devam ettiğini, bizi affetmek ve teselli etmek arzusunda olduğunu hatırlat!

Allah Seni bize bağışladı ve Senin lekesiz kalbini Kilise ve tüm insanlık için bir sığınak yaptı. Allah’ın lütfu sayesinde daima bizimlesin ve tarihimizin en zor anlarında bile bize şefkatinle rehberlik edersin.

Şimdi biz Sana dönüyor ve kalbinin kapısını çalıyoruz. Biz, bıkıp usanmadan aradığın ve günahtan geri dönmeye çağırdığın sevgili evlatlarınız. Bu karanlık saatte bize yardım et ve teselli ver.

Her birimize bir kez daha de ki: “Senin Annen olan Ben, burada değil miyim?” Kalbimizin ve zamanımızın düğümlerini nasıl çözebileceğini biliyorsun. Sana güveniyoruz. Sınanma anlarımızda yakarışlarımızı küçümsemeyip, yardımımıza geleceğinden eminiz. 

İsa’nın kurtarış saatini hızlandırdığında ve dünyaya O’nun ilk işaretini tanıttığında, Celile’nin Kana’sında yaptığın şey buydu. Davetliler üzülünce O’na, “Şarapları kalmadı” dedin (Yuhanna 2:3). Şimdi ey Annemiz, bu sözleri bizim için Allah’a tekrar et. Çünkü bugün umut şarabını tükettik!

Neşe dağıldı, kardeşlik zayıfladı. İnsanlığımızı yitirdik, barış armağanını boşa harcadık. Her türlü şiddete ve her türlü yıkıma eğilimli hale geldik. Senin anneliğine ne çok ihtiyacımız var!

Ey Annemiz, duamızı kabul et!

Sen, deniz yıldızı, savaş fırtınasında boğulmamıza izin verme.

Sen, yeni ahdin sandığı, barış ve uzlaşma yollarını bize ilham et.

Sen, “Göklerin Kraliçesi”, Allah’ın barışını dünyaya geri getir.

Nefreti söndür, intikamı yatıştır, bize affetmeyi öğret.

Bizi savaştan kurtar, dünyamızı nükleer tehditten koru!

Tespih Kraliçesi, içimizde dua etme ve sevme ihtiyacını uyandır.

İnsan ailesinin Kraliçesi, insanlara kardeşliğin yolunu göster.

Barışın Kraliçesi, dünya için barışı sağla.

Ey Annemiz, ağlayışın katılaşmış kalplerimizi yumuşatsın. Bizim için döktüğün gözyaşları, kinimizin kuruttuğu bu vadiyi yeşertsin. Ve silah sesleri susmazken, duan bizleri barışa kavuştursun. 

Anne ellerin bomba yağmurundan kaçanları ve acı çekenleri okşasın, Senin anne kucaklayışın evini ve ülkesini terk etmek zorunda kalanları teselli etsin. 

Acı çeken Kalbin, bizi şefkate yönlendirsin. Yaralı ve reddedilen insanlara kapılarımızı açmaya teşvik etsin.

Allah’ın Kutsal Annesi çarmıhın altındayken, İsa, öğrenciyi yanında görünce, sana şöyle dedi: “İşte oğlun” (Yuhanna 19:26). Böylece her birimizi sana emanet etti. Sonra öğrenciye, ve böylece her birimize, “Bak, işte annen!” dedi (ayet 27). 

Anne, şimdi seni hayatımıza ve tarihimize davet etmek istiyoruz. Bu saatte, bitkin ve üzgün insanlık seninle birlikte çarmıhın altında. İnsanlık kendini sana emanet etme, senin aracılığınla Mesih’e adanma ihtiyacı içindedir. 

Seni sevgi dolu bir şekilde yücelten Ukrayna ve Rusya halkı Sana sığınıyor.  Senin kalbin ise onlar ve savaş, açlık, adaletsizlik ve yoksulluk çeken tüm halklar için şefkatle atıyor.

Allah’ın Annesi, Annemiz, kendimizi, Kiliseyi ve tüm insanlığı, özellikle Rusya ve Ukrayna’yı Tertemiz Kalbine bu ayinle emanet ediyor ve adıyoruz. Güven ve sevgiyle yerine getirdiğimiz bu eylemi kabul et. Savaşın sona ermesini sağla ve tüm dünyaya barış bağışla.

Kalbinden çıkan “evet”, Barış Prensi’ne tarihin kapılarını açtı! Barışın şimdi de yine Senin kalbinden geçerek geleceğine güveniyoruz. Tüm insanlık ailesinin geleceğini, halkların ihtiyaç ve beklentilerini, dünyanın kaygılarını ve umutlarını Sana adıyoruz.

Senin aracılığınla ilahi Merhamet yeryüzüne dökülsün ve barışın tatlı ritmi günlük yaşamımıza geri dönsün.

Kutsal Ruh’un üzerine indiği “evet” kadınımız, Allah’ın uyumunu aramıza geri getir. “Yaşayan bir umut kaynağı” olan Sen, kalbimizin kuraklığını gider. 

İsa’nın insanlığını ördün, bizi de bu birliğin bir parçası yap. Bir zamanlar dünyamızın yollarında yürüdün, şimdi barış yollarında bize rehberlik et. Amin.

ORUÇ DEVRESİ III. PERŞEMBE

İncil: Luka 11, 14-23

İsa adamın birinden dilsiz bir cini kovuyordu. Cin çıkınca adamın dili çözüldü. Halk hayret içinde kaldı. Ama içlerinden bazıları, “Cinleri, cinlerin önderi Baalzevul’un gücüyle kovuyor” dediler. Bazıları ise O’nu denemek amacıyla gökten bir belirti göstermesini istediler.

Onların ne düşündüğünü bilen İsa şöyle dedi: “Kendi içinde bölünen ülke yıkılır, kendi içinde bölünen ev çöker. Şeytan da kendi içinde bölünmüşse, onun egemenliği nasıl ayakta kalabilir? Siz, benim Baalzevul’un gücüyle cinleri kovduğumu söylüyorsunuz. Eğer ben cinleri Baalzevul’un gücüyle kovuyorsam, sizin adamlarınız kimin gücüyle kovuyor? Sizi bu durumda kendi adamlarınız yargılayacak Ama ben cinleri Allah’ın eliyle kovuyorsam, Allah’ın Egemenliği üzerinize gelmiş demektir.

“Tepeden tırnağa silahlanmış güçlü bir adam kendi evini koruduğu sürece, malları güvenlik içinde olur. Ne var ki, ondan daha güçlü biri saldırıp onu alt ettiğinde güvendiği bütün silahları elinden alır ve mallarını yağmalayarak bölüştürür. Benden yana olmayan bana karşıdır, benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir.

EKÜMENİK PATRİK BARTHOLOMEOS İLE SİNODAL YOL

3 Nisan 2022 tarihinde saat 16,00’da yapılacak olan Vikarya Günü’ne davetlisiniz. Beyoğlu Aya Triada Kilisesinde yapılacak olan toplantı, Ekümenik Patrik Bartholomeos ile Sinodal Yol başlığını taşıyor.

Merkezi bir konumda bulunan Kilise’ye katılımcılar kendi imkanlarıyla gelecekler.

Toplantıda konuşmacılar Türkçe, İtalyanca, İngilizce ve Fransızca dillerinde görüşlerini paylaşacaklar.

ORUÇ DEVRESI III. ÇARŞAMBA

İncil: Matta 5, 17-19

“Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim. Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok

olmayacak. Bu nedenle, bu buyrukların en küçüğünden birini kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde büyük sayılacak.

DUA

Ey Rab, sana iman edenleri iyi işler yaparak ve kelamını dinleyerek her tür bencillikten kurtulmuş halde hizmet etmelerini; kendilerini kardeş olarak görüp Pederimiz olan sana ortak duada birleşmelerini sağla. Bunu Rabbimiz Mesih İsa’nın adına senden dileriz.

ORUÇ DEVRESİ III. SALI

İncil: Matta 18, 21-35

Bunun üzerine Petrus İsa’ya gelip, “Ya Rab” dedi, “Kardeşim bana karşı kaç kez günah işlerse onu bağışlamalıyım? Yedi kez mi?” İsa, “Yedi kez değil” dedi. “Yetmiş kere yedi kez derim sana. Şöyle ki, Göklerin Egemenliği, köleleriyle hesaplaşmak isteyen bir krala benzer.

Kral hesap görmeye başladığında kendisine, borcu on bin talantı bulan bir köle getirildi.

Kölenin ödeme gücü olmadığından efendisi onun, karısının, çocuklarının ve bütün malının satılıp borcun ödenmesini buyurdu. Köle yere kapanıp efendisine, ‘Ne olur, sabret! Bütün borcumu ödeyeceğim’ dedi.

Efendisi köleye acıdı, borcunu bağışlayıp onu salıverdi. “Ama köle çıkıp gitti, kendisine yüz dinar borcu olan başka bir köleye rastladı. Onu yakalayıp, ‘Borcunu öde’ diyerek boğazına sarıldı. Bu köle yüzüstü yere kapandı, ‘Ne olur, sabret! Borcumu ödeyeceğim’ diye yalvardı.

Ama ilk köle bunu reddetti. Gitti, borcunu ödeyinceye dek adamı zindana kapattı.

Öteki köleler, olanları görünce çok üzüldüler. Efendilerine gidip bütün olup bitenleri anlattılar. “Bunun üzerine efendisi köleyi yanına çağırdı. ‘Ey kötü köle!’ dedi.

‘Bana yalvardığın için bütün borcunu bağışladım.

Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez miydi?’

Bu öfkeyle efendisi, bütün borcunu ödeyinceye dek onu işkencecilere teslim etti.

“Eğer her biriniz kardeşini gönülden bağışlamazsa, göksel Babam da size öyle davranacaktır.”

ORUÇ DEVRESİ III. PAZARTESİ

İncil: Luka 4, 24-30

“Size doğrusunu söyleyeyim” diye devam etti İsa, “Hiçbir peygamber kendi memleketinde kabul görmez. Yine size gerçeği söyleyeyim, gökyüzünün üç yıl altı ay kapalı kaldığı, bütün ülkede korkunç bir kıtlığın baş gösterdiği İlyas zamanında İsrail’de çok sayıda dul kadın vardı.

İlyas bunlardan hiçbirine gönderilmedi; yalnız Sayda bölgesinin Sarefat Kenti’nde bulunan dul bir kadına gönderildi. Peygamber Elişa’nın zamanında İsrail’de çok sayıda cüzamlı vardı.

Bunlardan hiçbiri iyileştirilmedi; yalnız Suriyeli Naaman iyileştirildi.” Havradakiler bu sözleri duyunca öfkeden kudurdular. Ayağa kalkıp İsa’yı kentin dışına kovdular. O’nu uçurumdan aşağı atmak için kentin kurulduğu tepenin yamacına götürdüler. Ama İsa onların arasından geçerek oradan uzaklaştı.

OLAĞAN DEVRE III. PAZAR

C Yılı: Luka 13, 1-9

O sırada bazı kişiler gelip İsa’ya bir haber getirdiler. Pilatus’un nasıl bazı Celileliler’i öldürüp kanlarını kendi kestikleri kurbanların kanına kattığını anlattılar. İsa onlara şöyle karşılık verdi: “Böyle acı çeken bu Celileliler’in, bütün öbür Celileliler’den daha günahlı olduğunu mu sanıyorsunuz? Size hayır diyorum. Ama tövbe etmezseniz, hepiniz böyle mahvolacaksınız.

Ya da, Şiloah’taki kule üzerlerine yıkılınca ölen o on sekiz kişinin, Yeruşalim’de yaşayan öbür insanların hepsinden daha suçlu olduğunu mu sanıyorsunuz? Size hayır diyorum. Ama tövbe etmezseniz, hepiniz böyle mahvolacaksınız.”

İsa şu benzetmeyi anlattı: “Adamın birinin bağında dikili bir incir ağacı vardı. Adam gelip ağaçta meyve aradı, ama bulamadı. Bağcıya, ‘Bak’ dedi, ‘Ben üç yıldır gelip bu incir ağacında meyve arıyorum, bulamıyorum. Onu kes. Toprağın besinini neden boş yere tüketsin?’

“Bağcı, ‘Efendim’ diye karşılık verdi, ‘Ağacı bir yıl daha bırak, bu arada ben çevresini kazıp gübreleyeyim. Gelecek yıl meyve verirse, ne iyi; vermezse, onu kesersin.'”

OLAĞAN DEVRE II. CUMARTESİ

İncil: Luka 15, 1-2. 11-32

Bütün vergi görevlileriyle* günahkârlar İsa’yı dinlemek için O’na akın ediyordu. Ferisiler’le din bilginleri ise, “Bu adam günahkârları kabul ediyor, onlarla birlikte yemek yiyor” diye söyleniyorlardı.

İsa, “Bir adamın iki oğlu vardı” dedi.

“Bunlardan küçüğü babasına, ‘Baba’ dedi, ‘Malından payıma düşeni ver bana.’ Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırdı.

“Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etti. Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş gösterdi, o da yokluk çekmeye başladı. Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girdi. Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yolladı. Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyordu. Ama hiç kimse ona bir şey vermedi.

“Aklı başına gelince şöyle dedi: ‘Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum. Kalkıp babamın yanına döneceğim, ona, Baba diyeceğim, Allah’a ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim. Beni işçilerinden biri gibi kabul et.’

“Böylece kalkıp babasının yanına döndü. Kendisi daha uzaktayken babası onu gördü, ona acıdı, koşup boynuna sarıldı ve onu öptü. Oğlu ona, ‘Baba’ dedi, ‘Allah’a ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim.’

“Babası ise kölelerine, ‘Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!’ dedi. ‘Parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin! Besili danayı getirip kesin, yiyelim, eğlenelim. Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu.’ Böylece eğlenmeye başladılar.

“Babanın büyük oğlu ise tarladaydı. Gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun seslerini duydu.

Uşaklardan birini yanına çağırıp, ‘Ne oluyor?’ diye sordu.

“O da, ‘Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili danayı kesti’ dedi.

“Büyük oğul öfkelendi, içeri girmek istemedi. Babası dışarı çıkıp ona yalvardı. Ama o, babasına şöyle yanıt verdi: ‘Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğlenmem için hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin. Oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin.’

“Babası ona, ‘Oğlum, sen her zaman yanımdasın, neyim varsa senindir’ dedi. ‘Ama sevinip eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu!'”

OLAĞAN DEVRE II. CUMA

İncil: Matta 21, 33 – 43. 45

“Bir benzetme daha dinleyin: Toprak sahibi bir adam, bağ dikti, çevresini çitle çevirdi, üzüm sıkma çukuru kazdı, bir de bekçi kulesi yaptı. Sonra bağı bağcılara kiralayıp yolculuğa çıktı.

Bağbozumu yaklaşınca, üründen kendisine düşeni almaları için kölelerini bağcılara yolladı.

35 Bağcılar adamın kölelerini yakaladı, birini dövdü, birini öldürdü, ötekini de taşladı.

Bağ sahibi bu kez ilkinden daha çok sayıda köle yolladı. Bağcılar bunlara da aynı şeyi yaptılar.

Sonunda bağ sahibi, ‘Oğlumu sayarlar’ diyerek bağcılara onu yolladı. “Ama bağcılar adamın oğlunu görünce birbirlerine, ‘Mirasçı bu; gelin, onu öldürüp mirasına konalım’ dediler.

Böylece onu yakaladılar, bağdan atıp öldürdüler. Bu durumda bağın sahibi geldiği zaman bağcılara ne yapacak?”

İsa’ya şu karşılığı verdiler: “Bu korkunç adamları korkunç bir şekilde yok edecek; bağı da, ürününü kendisine zamanında verecek olan başka bağcılara kiralayacak.”

İsa onlara şunu sordu: “Kutsal Yazılar’da şu sözleri hiç okumadınız mı?

‘Yapıcıların reddettiği taş,

İşte köşenin baş taşı oldu.

Rab’bin işidir bu,

Gözümüzde harika bir iş!’

“Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Allah’ın Egemenliği sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştiren bir ulusa verilecek.”

 Başkâhinler ve Ferisiler, İsa’nın anlattığı benzetmeleri duyunca bunları kendileri için söylediğini anladılar.

OLAĞAN DEVRE II. PERŞEMBE

İncil: Luka 16, 19-31

“Zengin bir adam vardı. Mor, ince keten giysiler giyer, bolluk içinde her gün eğlenirdi.

Her tarafı yara içinde olan Lazar adında yoksul bir adam bu zenginin kapısının önüne bırakılırdı; zenginin sofrasından düşen kırıntılarla karnını doyurmaya can atardı. Bir yandan da köpekler gelip onun yaralarını yalardı.

“Bir gün yoksul adam öldü, melekler onu alıp İbrahim’in yanına götürdüler. Sonra zengin adam da öldü ve gömüldü. Ölüler diyarında ıstırap çeken zengin adam başını kaldırıp uzakta İbrahim’i ve onun yanında Lazar’ı gördü.

‘Ey babamız İbrahim, acı bana!’ diye seslendi. ‘Lazar’ı gönder de parmağının ucunu suya batırıp dilimi serinletsin. Bu alevlerin içinde azap çekiyorum.’

“İbrahim, ‘Oğlum’ dedi, ‘Yaşamın boyunca senin iyilik payını, Lazar’ın da kötülük payını aldığını unutma. Şimdiyse o burada teselli ediliyor, sen de azap çekiyorsun. Üstelik, aramıza öyle bir uçurum kondu ki, ne buradan size gelmek isteyenler gelebilir, ne de oradan kimse bize gelebilir.’

“Zengin adam şöyle dedi: ‘Öyleyse baba, sana rica ederim, Lazar’ı babamın evine gönder.

Çünkü beş kardeşim var. Lazar onları uyarsın ki, onlar da bu ıstırap yerine düşmesinler.’

“İbrahim, ‘Onlarda Musa’nın ve peygamberlerin sözleri var, onları dinlesinler’ dedi.

“Zengin adam, ‘Hayır, İbrahim baba, dinlemezler!’ dedi. ‘Ancak ölüler arasından biri onlara giderse, tövbe ederler.’

“İbrahim ona, ‘Eğer Musa ile peygamberleri dinlemezlerse, ölüler arasından biri dirilse bile ikna olmazlar’ dedi.”

OLAĞAN DEVRE II. ÇARŞAMBA

İncil: Matta 20, 17-28

İsa Yeruşalim’e giderken, yolda on iki öğrencisini bir yana çekip onlara özel olarak şunu söyledi: “Şimdi Yeruşalim’e gidiyoruz. İnsanoğlu, başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek, onlar da O’nu ölüm cezasına çarptıracaklar. O’nunla alay etmeleri, kamçılayıp çarmıha germeleri için O’nu öteki uluslara teslim edecekler. Ne var ki O, üçüncü gün dirilecek.”

O sırada Zebedi oğullarının annesi oğullarıyla birlikte İsa’ya yaklaştı. Önünde yere kapanarak kendisinden bir dileği olduğunu söyledi.

İsa kadına, “Ne istiyorsun?” diye sordu. Kadın, “Buyruk ver, senin egemenliğinde bu iki oğlumdan biri sağında, biri solunda otursun” dedi.

“Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz” diye karşılık verdi İsa. “Benim içeceğim kâseden siz içebilir misiniz?”

“Evet, içebiliriz” dediler.

İsa onlara, “Elbette benim kâsemden içeceksiniz” dedi, “Ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek benim elimde değil. Babam bu yerleri belirli kişiler için hazırlamıştır.”

Bunu işiten on öğrenci iki kardeşe kızdılar. Ama İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: “Bilirsiniz ki, ulusların önderleri onlara egemen kesilir, ileri gelenleri de ağırlıklarını hissettirirler. Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, ötekilerin hizmetkârı olsun.

Aranızda birinci olmak isteyen, ötekilerin kulu olsun.  Nitekim İnsanoğlu, hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.”

ORUÇ DEVRESİ II. SALI

İncil: Matta 23, 1-12

Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle seslendi: “Din bilginleri ve Ferisiler Musa’nın kürsüsünde otururlar. Bu nedenle size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama

onların yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar. Ağır ve taşınması güç yükleri bağlayıp başkalarının sırtına yüklerler, kendileriyse bu yükleri taşımak için parmaklarını bile oynatmak istemezler. “Yaptıklarının tümünü gösteriş için yaparlar. Örneğin, hamaillerini büyük, giysilerinin püsküllerini uzun yaparlar. Şölenlerde başköşeye, havralarda en seçkin yerlere kurulmaya bayılırlar. Meydanlarda selamlanmaktan ve insanların kendilerini ‘Rabbî’ diye çağırmalarından zevk duyarlar. “Kimse sizi ‘Rabbî’ diye çağırmasın. Çünkü sizin tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. Yeryüzünde kimseye ‘Baba’ demeyin. Çünkü tek Babanız var, O da göksel Baba’dır. Kimse sizi ‘Önder’ diye çağırmasın. Çünkü tek önderiniz var, O da Mesih’tir. Aranızda en üstün olan, ötekilerin hizmetkârı olsun.

Kendini yücelten alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir.

ORUÇ DEVRESİ II. PAZARTESİ

İncil: Luka 6, 28-36

“Ama beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin.

Bir yanağınıza vurana öbür yanağınızı da çevirin. Abanızı alandan mintanınızı da esirgemeyin

Sizden bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri istemeyin. İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. “Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile kendilerini sevenleri sever. Size iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile böyle yapar.

Geri alacağınızı umduğunuz kişilere ödünç verirseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile verdiklerini geri almak koşuluyla günahkârlara ödünç verirler.

Ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir karşılık beklemeden ödünç verin. Alacağınız ödül büyük olacak, Yüceler Yücesi’nin oğulları olacaksınız. Çünkü O, nankör ve kötü kişilere karşı iyi yüreklidir. Babanız merhametli olduğu gibi, siz de merhametli olun.”

ORUÇ DEVRESİ II. PAZAR

 C Yılı: Luka 9, 28-36

Bu sözleri söyledikten yaklaşık sekiz gün sonra İsa, yanına Petrus, Yuhanna ve Yakup’u alarak dua etmek üzere dağa çıktı. İsa dua ederken yüzünün görünümü değişti, giysileri şimşek gibi parıldayan bir beyazlığa büründü. O anda görkem içinde beliren iki kişi İsa’yla konuşmaya başladılar. Bunlar Musa ile İlyas’tı. İsa’nın yakında Yeruşalim’de gerçekleşecek olan ayrılışını konuşuyorlardı.

Petrus ile yanındakilerin üzerine uyku çökmüştü. Ama uykuları iyice dağılınca İsa’nın görkemini ve yanında duran iki kişiyi gördüler. Bunlar İsa’nın yanından ayrılırken Petrus İsa’ya, “Efendimiz” dedi, “Burada bulunmamız ne iyi oldu! Üç çardak kuralım: Biri sana, biri Musa’ya, biri de İlyas’a.” Aslında ne söylediğinin farkında değildi. Petrus daha bunları söylerken bir bulut gelip onlara gölge saldı. Bulut onları sarınca korktular. Buluttan gelen bir ses, “Bu benim Oğlum’dur, seçilmiş Olan’dır. O’nu dinleyin!” dedi. Ses kesilince İsa’nın tek başına olduğu görüldü. Öğrenciler bunu gizli tuttular ve o günlerde hiç kimseye gördüklerinden söz etmediler.

ORUÇ DEVRESİ I. CUMARTESİ

İncil: Matta 5, 43-48

“‘Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin. Öyle ki, göklerdeki Babanız’ın oğulları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır. Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu? Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle yapmıyor mu?

Bu nedenle, göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun.”

ORUÇ DEVRESİ I. CUMA

İncil: Matta 5, 20-26

Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler’inkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz!”

“Atalarımıza, ‘Adam öldürmeyeceksin. Öldüren yargılanacak’ dendiğini duydunuz.

Ama ben size diyorum ki, kardeşine öfkelenen herkes yargılanacaktır. Kim kardeşine aşağılayıcı bir söz söylerse, Yüksek Kurul’da yargılanacaktır.

Kim kardeşine ahmak derse, cehennem ateşini hak edecektir.

Bu yüzden, sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış; sonra gelip adağını sun.

Senden davacı olanla daha yoldayken çabucak anlaş. Yoksa o seni yargıca, yargıç da gardiyana teslim edebilir; sonunda da hapse atılabilirsin. Sana doğrusunu söyleyeyim, borcunun son kuruşunu ödemeden oradan asla çıkamazsın.”

ORUÇ DEVRESİ I. PERŞEMBE

İncil: Matta 7, 7 -12

“Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır. Hanginiz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir?

Ya da balık isterse yılan verir? Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerdeki Babanız’ın, kendisinden dileyenlere güzel

armağanlar vereceği çok daha kesin değil mi? “İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Çünkü Kutsal Yasa’nın ve peygamberlerin söylediği budur.”

ORUÇ DEVRESI I. ÇARŞAMBA

İncil: Luka 11, 29-32

Çevredeki kalabalık büyürken İsa konuşmaya başladı. “Şimdiki kuşak kötü bir kuşaktır” dedi. “Doğaüstü bir belirti istiyor, ama ona Yunus’un belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecek. Yunus nasıl Ninova halkına bir belirti olduysa, İnsanoğlu da bu kuşak için öyle olacaktır. Güney Kraliçesi, yargı günü bu kuşağın adamlarıyla birlikte kalkıp onları yargılayacak. Çünkü kraliçe, Süleyman’ın bilgece sözlerini dinlemek için dünyanın ta öbür ucundan gelmişti. Bakın, Süleyman’dan daha üstün olan buradadır. Ninova halkı, yargı günü bu kuşakla birlikte kalkıp bu kuşağı yargılayacak. Çünkü Ninovalılar, Yunus’un çağrısı üzerine tövbe ettiler. Bakın, Yunus’tan daha üstün olan buradadır.”

ORUÇ DEVRESİ I. SALI

İncil: Matta 6, 7-15

“Dua ettiğinizde, putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar söz kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini sanırlar. Siz onlara benzemeyin! Çünkü Babanız nelere gereksinmeniz olduğunu siz daha O’ndan dilemeden önce bilir.

“Bunun için siz şöyle dua edin:

‘Göklerdeki Babamız,

Adın kutsal kılınsın.

Egemenliğin gelsin.

Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de

Senin istediğin olsun.

Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver.

Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi,

Sen de bizim suçlarımızı bağışla.

Ayartılmamıza izin verme.

Bizi kötü olandan kurtar.

Çünkü egemenlik, güç ve yücelik

Sonsuzlara dek senindir! Amin

“Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin

suçlarınızı bağışlar.

Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin

suçlarınızı bağışlamaz.”

ORUÇ DEVRESİ I. PAZARTESİ

İncil: Matta 25, 31-46

“İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. Ulusların hepsi O’nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, insanları birbirinden ayıracak. Koyunları sağına, keçileri soluna alacak.

“O zaman Kral, sağındaki kişilere, ‘Sizler, Babam’ın kutsadıkları, gelin!’ diyecek. ‘Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın! Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni içeri aldınız.

Çıplaktım, beni giydirdiniz; hastaydım, benimle ilgilendiniz; zindandaydım, yanıma geldiniz.’

“O vakit doğru kişiler O’na şu karşılığı verecek: ‘Ya Rab, seni ne zaman aç görüp doyurduk, susuz görüp su verdik? Ne zaman seni yabancı görüp içeri aldık, ya da çıplak görüp giydirdik? Seni ne zaman hasta ya da zindanda görüp yanına geldik?’

“Kral da onları şöyle yanıtlayacak: ‘Size doğrusunu söyleyeyim, bu en basit kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış oldunuz.’

“Sonra solundakilere şöyle diyecek: ‘Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis’le melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin! Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek vermediniz; susamıştım, bana içecek vermediniz; yabancıydım, beni içeri almadınız; çıplaktım, beni giydirmediniz; hastaydım, zindandaydım, benimle ilgilenmediniz.’

“O vakit onlar da şöyle karşılık verecekler: ‘Ya Rab, seni ne zaman aç, susuz, yabancı, çıplak, hasta ya da zindanda gördük de yardım etmedik?’ “Kral da onlara şu yanıtı verecek: ‘Size doğrusunu söyleyeyim, mademki bu en basit kardeşlerimden biri için bunu yapmadınız, benim için de yapmamış oldunuz.’

“Bunlar sonsuz azaba, doğrular ise sonsuz yaşama gidecekler.”

ORUÇ DEVRESİ I. PAZAR

C Yılı: Luka 4, 1-13

Kutsal Ruh’la dolu olarak Şeria Irmağı’ndan dönen İsa, Ruh’un yönlendirmesiyle çölde dolaştırılarak kırk gün İblis tarafından denendi. O günlerde hiçbir şey yemedi. Dolayısıyla bu süre sonunda acıktı.

Bunun üzerine İblis O’na, “Allah’ın Oğlu’ysan, şu taşa söyle ekmek olsun” dedi. İsa, “‘İnsan yalnız ekmekle yaşamaz’ diye yazılmıştır” karşılığını verdi.

Sonra İblis İsa’yı yükseklere çıkararak bir anda O’na dünyanın bütün ülkelerini gösterdi. O’na, “Bütün bunların yönetimini ve zenginliğini sana vereceğim” dedi.

“Bunlar bana teslim edildi, ben de dilediğim kişiye veririm. Bana taparsan, hepsi senin olacak.”

İsa ona şu karşılığı verdi: “‘Allahın Rab’be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin’ diye yazılmıştır.”

İblis O’nu Yeruşalim’e götürüp tapınağın tepesine çıkardı. “Allah’ın Oğlu’ysan, kendini buradan aşağı at” dedi.

“Çünkü şöyle yazılmıştır:

‘Allah, seni korumaları için

Meleklerine buyruk verecek.’

‘Ayağın bir taşa çarpmasın diye

Seni elleri üzerinde taşıyacaklar.'”

İsa ona şöyle karşılık verdi: “‘Allahın Rab’bi denemeyeceksin!’ diye buyrulmuştur.”

İblis, İsa’yı her bakımdan denedikten sonra bir süre için O’nun yanından ayrıldı.

KÜL’DEN SONRA CUMARTESİ

İncil: Luka 5, 27-32
Bu olaydan sonra İsa dışarı çıktı, vergi toplama yerinde oturan Levi adında bir vergi
görevlisini gördü. Adama, “Ardımdan gel” dedi. O da kalktı, her şeyi bırakıp İsa’nın ardından
gitti. Sonra Levi, evinde İsa’nın onuruna büyük bir şölen verdi. Vergi görevlileriyle başka
kişilerden oluşan büyük bir kalabalık onlarla birlikte yemeğe oturmuştu. Ferisiler’le onların
din bilginleri söylenmeye başladılar. İsa’nın öğrencilerine, “Siz neden vergi görevlileri ve
günahkârlarla birlikte yiyip içiyorsunuz?” dediler. İsa onlara şu karşılığı verdi: “Sağlıklı
olanların değil, hastaların hekime ihtiyacı var. Ben doğru kişileri değil, günahkârları tövbeye
çağırmaya geldim.”

İstanbul Kutsal Ruh Katedrali’nde Kül Çarşambası

İstanbul Kutsal Ruh Katedrali’nde 2 Mart Çarşamba günü kutlanan ayinle Paskalya ’ya Hazırlık Devresi başladı. Litürjik takvim içinde çok önemli bir gün olan Kül Çarşamba’sı litürjisi öncesinde pederler günah itirafları için katedralde hazır bulundu. Yoğun katılımın olduğu akşamda İstanbul’daki kiliselerden pederlerin de katılımıyla kutlanan ayin, İstanbul Latin Katolik Kilisesi Ruhani Reisi Mons. Massimiliano Palinuro tarafından yönetildi.

Bu kutlamanın Paskalya’ya doğru olan yolculuğumuzda bizi, Rabbe olan dönüşüme ve af dilemeye çağırdığını belirten Mons. Massimiliano, okumaların ve İncil’in okunmasının ardından İngilizce ve Türkçe olarak verdiği vaazında şöyle söyledi:

Mesih’in adına aracılık ediyor, O’nun adına yalvarıyoruz: Allah ile barışın” (2 Kor. 5:20).

“Mesih’in adına aracılık ediyor, O’nun adına yalvarıyoruz: Allah ile barışın” (2 Kor. 5:20). “Havari Pavlus’un içtenlikle söylemiş olduğu bu çağrıya kulak verelim. Şimdi sadece alçak gönüllükle en temel ihtiyaçlarımıza dönme, bu kutsal oruç döneminde Allah’ın Söz’ünü yeniden hayatımızda harekete geçirme zamanıdı

Önümüzdeki oruç devresi bizim için, bencilliğimizden, içgüdülerimizden, tutkularımızdan ve dünyanın koşullandırmalarından kurtuluş zamanıdır. Bu devre özel çabalar ve somut fedakarlıklar gerektiren ciddi bir kurtuluş yoludur. Bizi Allah’ın tam bilgeliğine ve iradesine götüren güvenli bir köprüye benzeyen bu kurtuluş yolu üç ayak üzerinde durmaktadır: Dua, fedakarlık ve Sadaka”

Vaazın ardından Mons. Massimiliano tarafından küller takdis edildi ve “Rabbimizden uzak kaldığımız zamanlarda bizlerin sadece bir tozdan ibaret olduğumuzu hatırlamamız” için küller halka ve rahiplere serpildi.

Litürjide kullanılan bu küller, bir önceki senenin Palmiye Pazarı’nda ki  dalların yakılmasıyla elde edilir ve Kül Çarşambası gününde kullanılır.

Paskalya’ya hazırlık döneminde her Cuma günü saat 17:00’da İstanbul Kutsal Ruh Katedrali’nde Haç Yolu düzenlenecektir.

(SAT-7 TÜRK/İstanbul-Diyakon Peder Burhan)

Fotoğraf Alfonso Zamuner

İzmir’de Kül Çarşambası ile Oruç Dönemi Başladı

İzmir Aziz Yuhanna Katedral Bazilikası’nda 2 Mart tarihinde Kül Çarşambası’yla tüm mezheplerde olduğu gibi Katolik Kilisesi için de en önemli dönem olan Paskalya’ya Hazırlık Devresi başladı. Kutsal ayinden önce ilk olarak din adamları ve rahibeler için derin düşünme zamanı Alsancak Rosario Kilisesi’nin Başrahibi Peder Igor Barbini tarafından sunuldu, ardından “Efkaristiya Tapınması” yapıldı. Sonra Günah itirafı gizemi gerçekleştirildi.

Kutsal ayin, İzmir Başepiskoposu Monsenyör Martin Kmetec tarafından yönetilirken; tüm İzmir kiliselerinin ve Meryem Ana Evi’nin rahipleri de ayine eşlik ettiler.

Peygamber Yoel’in Kitabı’ndan ve Aziz Pavlus’un Korintliler’e İkinci Mektubu’ndan sözler okunduktan sonra Diyakon Nikola Aziz Matta İncil’inden sözler okudu. 

Ardından Monsenyör Martin kısaca İngilizce ve bütün olarak Türkçe verdiği vaazında “Hristiyan için oruç ne bir çile ne de yüzeysel bir “adaletin gösterisi”dir; oruç kişinin Rab’be ve Sözü’ne kendini açtığının bir işaretidir. Allah’ın Sözü, O’na olan tam bağımlılığımızın farkına varmamızı sağlar, içimizde bağışlanma arzumuzu derinleştirir ve davranışlarımızı değiştirme konusunda kararlı olmamıza yardımcı olur. Kefaret, oruç bir şeyden sakınmak demektir; tüketim toplumundan ve tanrıtanımazlıktan uzaklaşmak demektir. Esas olana nasıl gidileceğini, gerekli ve gereksizin nasıl ayırt edileceğini öğrenmemiz gerekiyor. Bu yönünü kendinden çevirmek ve başkalarına yönelmek demektir. Onların ihtiyaçlarını hissetmek, kalplerindeki Allah’ın farkında olmak demektir. Yoksullarla dayanışma içinde olmalı ve yakınımızdaki herkese daha fazla hayırseverlik göstermeliyiz. Tozdan oluşan bedenimizin, Biricik Oğlu’nun ölümüyle birleşip, hayat veren Allah’a sunulan bir kurban olarak O’na geri döneceğini anlamak için üzerimize kül serpeceğiz” dedi.

Vaaz bittikten sonra Başepiskopos külleri kutsadı. Başepiskopos Genel Vekili Peder Fellyanus Dogon tarafından küller haç şeklinde Monsenyör Martin’in başına serpildi ve ardından Başepiskopos önce tüm rahiplere ve sonra Peder Fellyanus tüm katılanların başlarına kutsanan külleri serptiler. Kullanılan küller, litürjik olarak her zaman bir önceki senenin Palmiye Pazarı’ndan kalan dallar yakılarak kül haline getirilir ve Kül Çarşambası günü kullanılır.

Ayin bitmeden önce P. Fellyanus söz alarak: “Bu Efkaristiya kutlamasının sonunda, herkesi, bizi Paskalya’ya götüren Oruç Devresi boyunca Rab’bin bize verdiği değerli lütuf ve kurtuluş armağanını karşılamaya davet etmek istiyorum. İlan edilen İncil bize, Kilise’nin geleneksel olarak tüm inananları bu haftalarda özellikle yoğun bir şekilde yeniden keşfetmeye ve yaşamaya davet ettiği üç büyük gerçeği hatırlattı. Her şeyden önce, tuttuğumuz oruç, bugün, Kül Çarşambası ve Kutsal Cuma günüdür. Papa Françesko’nun davetini kabul ederek, Ukrayna’daki dramatik çatışmaya bir son vermesi için Rab’be yakarmak üzere oruçlarımızı ve dualarımızı sunacağız. Oruç Devresi boyunca, Tanrı için bir kefaret ve arzu işareti olarak bir şeyden vazgeçmek önemlidir. Vazgeçtiğimiz her şey, en yoksul kardeşlerimizin maddi ihtiyaçlarına yardım etmeye yönelik olabilir. Son olarak, hepimiz, Rab ile birliğimizi artıran ve inançla yaşadığımız zaman, tarihimizin ve dünyanın gidişatını gerçekten değiştirebilecek olan duamızı iyi yaşamaya çağrıldık” dedi. 

zan Karagöz tarafından yönetilen Katedral’in korosu ayine renk kattı.

Paskalya’ya Hazırlık Dönemi’nde İzmir Aziz Yuhanna Katedral Bazilikası’nda her Cuma saat 17.00’de Tespih Duası, saat 17.30’da Kutsal Ayin ve ardından Haç Yolu Duası yapılacaktır. 2022 yılının Paskalya Bayramı, 17 Nisan tarihinde kutlanacaktır. (SAT-7 TÜRK/İZMİR-Nathalie Ritzmann)

İstanbul Ermeni Katolik Cemaati Surp Vartanantas Yortusunu Kutladı

İstanbul Ermeni Katolik Cemaati “Vartanants Yortusu”nu, Taksim Surp Hovhan Vosgeperan Kilisesi’inde düzenlenen özel bir ayinle kutladı. Ayine; Taksim Surp Hovhan Vosgeperan Kilisesi Başrahibi Vartan Kazancıyan, Başrahip Abraham Fırat, Başrahip Mikail Uçar, DerHayr Haygaram Çekiç, Başdiyakon Der Hagop Minasyan, Gisasargavak Jan Acemoğlu, ve tıbirler eşlik ettiler.

Bu özel ayinde Surp Hovhan Vosgeperan Korosu Şef Zaven Agay yönetiminde ilahiler seslendirdi. Ayin sonrasında Başrahip Vartan Kazancıyan’ın isim günü de kutlandı.

“Vartanants Yortusu”
Ermenilerin  485 yılından beri kutladıkları bu yortu, Hristiyan kalabilmenin bayramıdır. Ermeniler için merhamet ve kahramanları anma ulusal bayramı olarak kutlanan bu gün; Vartan Mamikonyan önderliğindeki Ermeni ordusunun Avarayr Ovası’ında Pers Ordularıyla yaşadığı inanç ve ölüm kalım savaşının hatırlandığı yortudur. 

Dönemim güçlü Pers kralı Hazgert 2, 301 yılından beri Hristiyanlığı resmi devlet dini olarak kabul eden ilk Hristiyan krallığı olan Ermeni Krallığı’nı, zorla ZERDÜŞT dinine dönerek ateşe tapmaları için zorlamış ve 451 yılında, Avarayr Savaşı’nda, büyük bir direniş ve İman dolu bir dirençle karşılaşmıştır. 

Komutan Vartan Mamigonyan  451 yılında, Avarayr Savaşı’nda, dinî inancı uğruna 1036 askeriyle birlikte şehit olur. Bu savaşa askerlerden başka, din adamları, rahipler, aydınlar, akademisyenler ve bilim adamları da asker katılmışlardı. Zafer kazanan Persler buna  rağmen, Ermenilerin öleceklerini bile bile kahramanca direnişlerinden etkilenerek  Ermenileri, dini inançlarında özgür bıraktılar ve böylece Ermeniler Hristiyan dinine sadık kalmayı başarmış oldular. Bu olay iki devlet arasında bugüne kadar sürecek olan büyük bir barışa neden oldu.

KÜL’DEN SONRA CUMA

İncil: Matta 9, 14-15
Bu arada Yahya’nın öğrencileri gelip İsa’ya, “Neden biz ve Ferisiler oruç tutuyoruz da senin
öğrencilerin tutmuyor?” diye sordular. İsa şöyle karşılık verdi: “Güvey aralarındayken,
davetliler yas tutar mı? Ama güveyin aralarından alınacağı günler gelecek, o zaman oruç
tutacaklar.

KÜL’DEN SONRA PERŞEMBE

İncil: Luka 9, 22-25
İnsanoğlu’nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi,
öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini söyledi. Sonra hepsine, “Ardımdan gelmek
isteyen kendini inkâr etsin, her gün çarmıhını yüklenip beni izlesin” dedi,
“Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek, canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır.
İnsan bütün dünyayı kazanıp da canını yitirirse, canından olursa, bunun kendisine ne yararı
olur?”

KÜL ÇARŞAMBASI

İncil: Matta 6, 1-6. 16-18
“Doğruluğunuzu insanların gözü önünde gösteriş amacıyla sergilemekten kaçının. Yoksa
göklerdeki Babanız’dan ödül alamazsınız.
“Bu nedenle, birisine sadaka verirken bunu borazan çaldırarak ilan etmeyin. İkiyüzlüler,
insanların övgüsünü kazanmak için havralarda ve sokaklarda böyle yaparlar. Size doğrusunu
söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. Siz sadaka verirken, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını
bilmesin. Öyle ki, verdiğiniz sadaka gizli kalsın. Gizlice yapılanı gören Babanız
sizi ödüllendirecektir.”
“Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi olmayın. Onlar, herkes kendilerini görsün diye havralarda
ve caddelerin köşe başlarında dikilip dua etmekten zevk alırlar. Size doğrusunu söyleyeyim,
onlar ödüllerini almışlardır. Ama siz dua edeceğiniz zaman iç odanıza çekilip kapıyı örtün ve
gizlide olan Babanız’a dua edin. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.
“Oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli
etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar
ödüllerini almışlardır. Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın.
Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Babanız’a oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı
gören Babanız sizi ödüllendirecektir.”