Olağan Devre – 15. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Yas. 30,10-14 Mezmur 18 2.Okuma Kol. 1,15-20 İncil Lk 10,25-37

Mesih İsa, görünmez Allah’ın görüntüsüdür”: Aziz Pavlus Rabbimizi ve Öğretmenimizi bize böyle tanıtmakta! Gerçekten İsa da kendisi hakkında şöyle demişti: “Beni gören Baba’yı görmüş olur!”. Baba’yı tanımak bizim için yaşamdır. Çünkü Baba’yı tanıyarak bizim kim olduğumuzu, hangi ruhani imkanlara sahip olduğumuzu, nereye varacağımızı anlarız. İsa boşuna şöyle demedi: “Seni tanımak Baba, … ve senin yolladığın Mesih İsa’yı tanımak, ebedi yaşamdır”. İsa’ya bakarak ve O’nu dinleyerek Baba’yı tanıyabiliriz: O insanı aynı sevgiyle, aynı kurtarma arzusuyla, aynı hikmetle sever. 

Havari ikinci okumada Baba’yı ve Oğul’u tanımaya yardımcıdır. Söyle diyor: Her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratılmıştır”. Eğer Her şey O’nun aracılığıyla yaratılmış ise, her yaratılmış gerçek için minnettar olacağım, özellikle etrafımda gördüğüm her insan için: o, Oğul aracılığıyla yaratılmıştır!

Ve de Her şey O’nun için yaratılmıştır: o zaman her şeye, ilk önce her insana Allah’ın Oğlu olan İsa’yı tanıma ve tanıtma amacı ile bakacağım.

Baba’nın Sözünü bize yalansız, boş tanımlamalar olmadan açıklayan İsa’dır. Aynı şekilde bize Allah’a ve insanlara sevgimizin nasıl olması gerektiğini de somut bir şekilde gösteren O’dur. O’ndan öğrenebiliriz ve O’ndan örnek almamız için O’ndan güç alabiliriz. O’nun bize ilettiği sözler ve hayat, ilahidir: buna O’nun ölümü ve O’nun dirilişi garanti vermektedir.

(C)Stuart Whatling

Sevgi imkanlarımızı yönlendirmek için önemli sözleri O’nun ağzından alıyoruz. Her şeyden önce sevgimiz Allah’a yönelik olmalıdır. Bugün bunu söylemek; dünyanın dışında, çok uzak zamanlarda olduğunu düşündürür. Gerçekten günümüzde teneffüs ettiğimiz hava bizlere sadece kendimizi sevmeye ve düşünmeye iter. Kendi hislerimizi ve duygularımızı her şeyin üzerinde tutmaya iten, dış görünüşe, kendi fiziksel refahımıza önem veren felsefeler moda oldu. Başkalarınınsevgisini düşündüren sözler de kullanılmaktadır, ama sadece eğer bu kendi duygularımızı engellemiyorsa. Bu tür felsefeleri; kendini iyi hissetmeye, eğitimli gözükmeye, belki kendimizi başkalarından iyi hissetmeye dikkatimizi iter ve bütün bunlar Allah’a ihtiyaç hissetmeden: Allah kendi önemimizi ve iyliğimizi alırdı.

İsa’nın öğretisi Kutsal Kitap’la uyumlu olarak, Allah’ın sevgisini ilk sıraya koyar. Başkalarını da sevmek; Allah’ı sevmenin mantıklı sonucu, birinci sevginin doğruluğunu kanıtlayan iyi bir meyvedir. Kim başkalarını Allah sevgisi için seviyorsa insanların beklenmedik reaksiyonlarından hürdür, çünkü başkaları senin sevgini yersiz görebilir ve sana ilgisizlikle veya kötülükle cevap verebilir. Sen Allah’ı her şeyden çok seviyorsan sevmeye devam edeceksin! İsa iyi Samiriyeli hikayesini anlatarak gerçek sevgiyi görmemizi sağladı. Samiriyeli, yaralı İbrani’yi sevdi: Samiriyeli tarafından kendisinin tutulması belki İbrani’nin hoşuna gitmiyordu… Buna rağmen, bunu belki bilerek de Samiriyeli kendi iyi eylemini yaptı. Ayrıca yaralıya bakması ve sevmesi için hancıya iki para da verdi. Bu iki parada, daha sonra bir Kilise Babası, Allah’a sevginin ve kardeşlere sevginin sembolünü gördü. Biri ile ilgileniyorsan onu bu çift sevgiyle sevmelisin. Kim sadece Allah’ı sevmek istiyorsa hikayesindeki rahip ve tapınaktaki hizmetçi gibi yaparak yaralı adamı görmezlikten gelecekti.

Kim insanı sadece kendi sevgisiyle, Allah sevgisi olmadan sevmeye çalışırsa, sadece dışsal bir iyilik vererek insanı yarı ölü, ruhuna gerçek bir iyileşme vermeden bırakabilir. Şöyle diyen İsa’ya itaat etmek istiyoruz: “Git ve sen de aynısını yap!”. İnsanlara Allah’ın bakışı ile bakacağım, onları O’nun yüreğiyle seveceğim: bunu yapabilmek için daima Baba’nın çehresini görmeye ve Oğlu’nun Sözü’nü dinlemeye çalışacağım!

İlk okumada Musa, Allah’ın sevgisinin Söz, yani bize kendisini ileten sevgi olduğundan bize güven vermektedir. Ve bunu da söylüyor: Allah’ın sözü size çok yakındır; uymanız için ağzınızda ve yüreğinizdedir”. Bahanelerimiz yoktur, çünkü içimizde Allah’ın kendi sevgisi var olmaktadır. Onu kullanacağız!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

P. Vigilio Covi

Olağan Devre 14. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1. Okuma İş. 66,10-14 Mezmur 65 2.Okuma Gal. 6,14-18 İncil Lk. 10,1-12.17-20

İlk okuma sevinç ilahisidir, Allah’ın halkına verdiği sözler için sevinmeye davettir. Peygamber Yeşaya, kölelik ve sürgün tecrübe eden halka ümit vermektedir: iyi haber, gerçek anlamıyla bir “incil”dir. Gelecekte barış, birlik ve huzur, hatta refah gibi en güzel teselliler oluşacaktır. Bu sayfa, İncil’e bir giriştir, ondan verilen sözlerin İncil’de gerçekleştiğini görüyoruz.

Gerçekten Allah’ın her Sözünü gerçekleştiren İsa’dır. Bu sefer O kımıldamıyor, öğrencilerini yolluyor, hatta yetmiş iki tane seçiyor! Bu sayı ile de, İsa’da Kutsal Yazıların birisinin gerçekleştiğine dikkatimiz çekiliyor. O, gerçek Musa, Allah’ın halkının gerçek rehberi, halkı son varacağı yere götürmekle yükümlü rehberdir. Musa’ya, halkı birlik içinde tutmak ve ona Allah’ın emirlerine itaat etmeyi öğretmek için yetmiş iki yaşlı yardımcı seçmesi sadece İsa’nın bir peygamberliğidir.

İsa da İncil’i müjdelemek için, daha doğrusu yürekleri kendisi ile kişisel karşılaşmaya hazırlamak için yetmiş iki öğrenciden yardım alıyor. Vaftizci Yahya artık konuşmamaktadır, başkaları Rabbin gelişini müjdelemeye görevlendiriliyor. Görevlendirilenlerin sadece On İki değil, bu kadar kalabalık olması Rabbin tüm Kilise’ye bu görevi vermek istediğini hissettiriyor. İsa her kişi ile doğrudan karşılaşmalı ve de bunu istiyor, çünkü O, insanın tek kurtarıcısıdır. Öğrenciler kendilerine verilen görev için yönergeleri alıyorlar.

İlk tavsiye dua durumunda kalmalarıdır. Onlar Allah’ın Hükümranlığını müjdeleyebileceklerse bu Baba’nın bir armağanı olacaktır. Başka kişiler aynı göreve katılırlarsa bu da Baba’nın armağanıdır. Onlar bakışlarını Baba’dan ayırmamalıdırlar, kendilerini beğenmeleri ve görevlerinden gurur duymaları da hatalı olacaktır. Onlar da Allah’ın Oğlu İsa’nın varlığını müjdeledikleri insanlar için Allah’ın bir armağanı olacaklardır. Dua ve alçakgönüllülük, onların kıyafetleri olmalıdır. Gittikleri her yerde “kurtların arasında kuzular gibi”olacaklardır. İsa, onların zorluk ve kin, hor görülme ve zulüm bulacaklarını biliyor. O, bu sert ve zor gerçekle cesaretini yitirmiyor: onları yine de gönderiyor. Görevlerinin meyvesi, kendi iyiliklerinden ve sağlıklarından bile değerlidir. “Kurtların arasına kuzular gibi”: İsa’nın bu sözünü hiç unutamayız. Bu sadece misyonerler için geçerli değildir, her birimiz için söylenendir. Hepimiz İsa’dan hem sevgisini ve Sözünü yaşamaya hem de vermeye yollanıyoruz. Bunu uysallıkla, kişiliğimizi değiştirmeden yapacağız. Dünyayı günahlarından kurtarmaya gelen Allah’ın kuzusu olan Ona bağlıyız. Onunla birlik içersinde, biz de sadece günahlarımızın değil de, bütün insanların günahlarının yükünü taşıyacağız. Onunla, yani İsa ile birliktelik gücümüz olacak: maddi şeylere ihtiyacımız yok! İnsanların yüreklerini İsa’ya taşıyan, zenginliklerimiz değil de, yüreğimizi sadece İsa’nın doldurduğunun ve başka hiçbir şeyin bizi mutlu etmediğinin, başka bir şeyin bizi meraklandırmadığının tanıklığı olacaktır. İsa’nın gelişi, hem hükümranlığının müjdelenmesi ile, hem de daha zayıf, yalnız, özellikle de hasta kişilere karşı sevgi eylemleri ile hazırlanır. İsa’nın öğrencileri, onlara dokunarak kirleneceklerini zanneden kişiler gibi davranmayacaklar, onlara korkmadan yaklaşacaklardır. İnsana duyulan sevgi her kaygıdan üstündür! İsa’nın başka bir tavsiyesi, zaman kaybetmemektir: birileri dinlemek istemiyorsa veya gelişi ile ilgilenmiyorsa, mutlaka kabul edilmesi için mesaj yumuşatılmamalı. O kişileri kendi özgürlüklerine ve Allah’ın sabrına bırakacaklardır. Sözlerini kabul edenler olacaksa, öğrenciler kendileriyle böbürlenmemeli, gurur duymamaları, yaptıkları işlere bakmaya durmamalıdırlar. Yaptıklarının meyvesi Allah’a aittir! Onlar daima ve sadece Baba’nın onlara duyduğu sevgiden mutlu olacaklardır: “Adlarınızın gökte yazılmış olmasına sevinin!”. Bu sevincin bir örneğini bize aziz Pavlus, Galatyalılara mektubunda veriyor: onlarla haça gerilmiş İsa’nın öğrencisi olduğu için, Onunla birlikte acı çektiği için, ve aynen Onun gibi insanlar tarafından reddedilip yargılandığı için gurur duymaktadır. İsa’ya bağlı olmakla yeni, değişik bir yaşam tecrübe ediyor. Onunla birlikte yeni yaratılış oldu, yani o, kendi yorgunluğuyla biriktireceği haklara artık ihtiyacı olmayan, İsa’nın haçta elde ettiği haklara güvenebilen bir insan oldu! Rabbin, Baba’nın sevgisinde sevinç bulmaya davetini kabul ederek bizler de Mezmur yazarı gibi şöyle diyelim:

Eserlerin ne yücedir! Tüm yeryüzü, senin önünde secde eder. Seni över ve senin adını yüceltir. Gelin ve görün Allah’ın yaptıklarını: bundan sevinç duyduk. Gelin dinleyin, ey siz, tüm Allah’tan korkanlar, size anlatayım, benim için O’nun ne yaptığını”.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

P. Vigilio Covi

Aziz Havariler Petrus ve Pavlus Bayramı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1. okuma Hav. Kit. 12,1-12 Mezmur 34 2.okuma 2.Tim. 4,6-8; 17-18 İncil Mt. 16,13-19

Bu hafta, Aziz Havariler Petrus ve Pavlus Bayramı, Pazar Ayininin yerini almaktadır. Bu iki Havarinin birbirinden çok farklı yaşam ve iman yollarını inceleyelim. Onları birlikte inceliyoruz, çünkü her ikisini çağıran Rab tektir, her ikisinin hizmet ve tanıklık yaptığı Rab tektir, Rab İsa’yı vaaz ettikleri Ruh tektir ve yaşamları ile yücelttikleri Peder Allah da tektir. 

Aynı günde onları anarak, onları değişik armağanlarla zenginleştirdiği için, Allah’a şükrediyoruz. Onlara bağışladığı ve birbirlerini tamamlayan armağanlar sayesinde Kilise eğitildi ve kutsallaştırıldı.

İki Havariyi aynı günde kutlamak, Rabbin tüm Hristiyanları birliğe çağırmasını, hiç bir Hristiyan’ın mükemmel olmadığını ve kendine yetmediği pratik bir öğretisini de vurgulamak istiyor. Bazen Kilise içersinde bir rahip veya bir episkopos da birlik içersinde hareket etmeme, Rab’bin eylemini yapan bir tek kendisiymiş gibi davranma eğiliminde olmaktadır. Petrus ve Pavlus’u aynı günde kutlamak Kilisenin insanlara değil de, Rabbe ait olduğunu belirtmektir. Aynı zamanda her birimizin Allah’ın Hükümranlığına hizmet etmek için başkalarının karizmalarına ihtiyaç duyduğumuzu da vurgular.

İlk okuma bizi Rab İsa’nın havarilerinin devamlı olarak tekrarlanan bir olayına götürüyor: Havariler ret edilmeye, zulüm edilmeye ve acı çekmeye mecburlar, çünkü Rab İsa da acı çekti. Petrus hapse atıldı ve artık ölümü beklemeli. Fakat insanların kararları Herodes gibi güçlü birinden de gelseler, son değillerdir, bu sebepten de onların korkutmamaları gerekiyor. Kilise durmadan Petrus için dua ediyor ve Allah Kilise’sinin sesini duymaya karar veriyor! Allah işe bir mucize ile karışıyor. Melek Petrus’la bir annenin çocuğu ile davrandığı gibi davranıyor: emniyette oluncaya kadar yapması gereken tüm şeyleri ona söylüyor. Bu sayfa bizi sevindiriyor ve karşılaştığımız bütün zor ve imkansız durumlar için bize güven veriyor.

Zulmedilmenin acısı, aziz Pavlus’un tüm yaşamına eşlik etti. Mektuplarında bunu hatırlıyor ve bugünkü Timoteus’a ikinci mektubunda da bundan bahsediyor. Havari, İncil için çektiği acılar hakkında konuşunca bunu şikayet etmek için söylemiyor, tersine zor durumlardan faydalanıp İncil’in bütün kesimlerde, hatta emreden güçlülerin arasında bile yayılmasını sağladığı için onu kurtaran Allah’ın iyiliğini övüyor. “Rab yanımda oldu ve bana güç verdi”, “Rab beni her kötülükten kurtaracak ve beni ebedi hükümranlığı için hazırlayacak; yüzyıllar boyunca O’na şan ve şeref olsun!”. 

İki Havarinin yaşamları boyunca çektikleri acılar, tüm hayatlarını Allah’ın Hükümranlığına ve İsa’ya güvenilir bir tanıklık yapmaya adamak için yoldur.

İki Havari, ve her zaman ve her yerdeki tüm öğrenciler için de, Rab İsa her şeyin merkezi, kalkış ve varış noktasıdır. Bu günkü İncil, işte Petrus’un iman bildirisini anlatıyor. Gerçekten de Petrus, diğer kişilerin yaptığına karşı, İsa’nın Mesih olduğunu, Allah’ın Oğlu olduğunu açıklıyor! Biliyoruz ki Petrus imanda ilk başta tökezledi, ama İsa’yı inkar ettikten sonra toparlandı, İsa’ya sevgisini açıkladı ve İsa’nın ondan beklediği gibi “kuzuları gütme” görevini kabul etti. Rab gerçekten de Petrus’a “Göklerin hükümranlığının anahtarlarını vereceğine” söz vermişti. Bu görev çok önemliydi ve geriye dönüşü yoktu. Bu görev Kilise var oldukça devam edecek: “Ölümün güçleri ona (Kilise’ye) üstün gelmeyeceklerdir”.

Bu sebepten Petrus’un halefinin etrafında toplanmak istiyoruz. Çünkü ebedi sevinçlere açan, yok etmek ve mahvetmek isteyene kapatan, onun için yükü, bizim için lütfu olan o anahtarlar ondadır. Onunla birlikte Allah’ın hükümranlığının vaaz yoluyla tüm ülkelere ulaşması için dua edelim. İsa’nın adını vaaz edenlerin de bu zor vazifelerinde Pavlus’un kuvvetine ve cesaretine sahip olmaları için yalvaralım. O, her yerde Rab’bin adına yalvaranlar olsun diye, her yerde Kiliseler kurdu. Onun gibi kim “İsa tarafından ele geçirildi ise”, onun gibi herkese İsa’yı tanıtmak, sevdirmekten kendini alamaz. Çünkü İsa’yı tanımakta ve sevmekte, kurtuluş, yaşam, barış, mutluluk, kişiler arasında, halklar arasında ve tüm dünyada birlik var olmaktadır.

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Efkaristiya Bayramı – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1. Okuma Yar. 14,18-20 Mezmur 109 2. Okuma 1 Kor. 11,23-26 İncil Lk. 9, 11-17

Mesih İsa’ya imanımızı beslemek için Baba bize bir besin verdi. Onsuz imanımız hastalanır, sevgimiz zayıflar, ümidimiz şüphe etmeye başlar, kardeşlerle birliğimiz söner. 

Bu besin gerçek besindir, ama aynı zamanda da sadece besin değildir. Bu besin, her Efkaristiya kutlamasında böldüğümüz ekmek içimizdeki ebedi ruhani gerçekleri besleyen besindir. Onu almak için çok alçakgönüllü olmak şarttır, Allah’ın ve insanların sevdiği alçakgönüllülüğe sahip olmak gerekir. 

Biz Allah’a iman etmeye devam etmekteyiz, ekmeğine değil: O’na imanımız, bizleri verdiği ekmeğin yaşamımızın desteği olduğuna, diğer insanlarla birliğe götürdüğüne, ebediyete yürüyüşümüzde destek olduğuna emin olmamızı sağlar. Bu ekmek o kadar değerlidir ki Allah’ın Kendisi bize bunu uzun zamandan beri vermeyi düşünüyordu: İbrahim’i iman yürüyüşüne, İbrani halkı ve tüm halkları Kendisine yaklaştıran o iman yürüyüşüne kat etmeye çağırdığı zamandan beri düşünüyordu. İbrahim, Allah’ın bir rahibi ile karşılaşır: Melkisedek! Bu rahip gizemli biridir ve bir daha ona rastlanmaz; İbrahim için yüce Allah’a gizemli bir kurban sundu: ekmek ve şarap! O zamanlar herkes Allah’a hayvanlar kurban etmeye alışıktı. Bu rahip ise insan emeğinin ürünü, yaşamının ve sevincinin dayanağı olan ekmek ve şarabı sundu.

Kutsal Yazıların ilk Kitabında anlatılan bu olay, tüm imanlıların aklındadır. Allah’a ekmek ve şarap verilir, öyle ki O bize ekmek ve şarap verebilsin. Melkisedek’in İbrahim’in kutsanması için sunduğu ekmek ve şarabı, Allah, Oğlu kendini kurban edinceye dek yanında sakladı. O zaman tam da Oğul sayesinde o sunaklar bizlere tekrar verildiler. Onlar, sevgisi sayesinde Oğlunun feda edilmiş Bedenine ve dökülmüş Kanına çevirilmiş Allah’ın armağanıdır: bunlar, bizlere yaşam ve sevinç veren armağanlardır; bunlar ihtiyacımız olan Ekmek ve Şaraptır; bunlar, günahkarlar olan bizleri sevilen ve kutsallaştırılan evlatlara çevirebilirler.

Egoizmle kararmış olan zekamız için bu büyük gizemi anlamak imkansızdır. İsa bize yardım etmek için bir işaret gerçekleştirdi ve bunun sayesinde O’nun ellerinin kutsadığı ekmeği arzuluyoruz ve anlamını kavrayarak Kilise’de onu bütün insanlara sunuyoruz. Fakat herkes onu yiyemez, sadece İsa ile birlikte geç vakte kadar kalan insanlar, yani O’nun mevcudiyetinden uzaklaşma denenmelerine rağmen O’nun yanında kalanlar onunla beslenebilirler. Sadece onu Havarilerinin ellerinden- o Havariler ki hala imanda zayıf ve günahta zenginlerdir- kabul edenler bu ekmeği yiyebilirler. Havarilerin her birinde arta kalanların toplandığı bir sepetleri de var: biz bugün İsa’nın ekmeğini istiyorsak onlara yaklaşıp boş ellerimizi onların cömert ellerine uzatmalıyız.

Bugün Allah’ımıza bu ekmek için teşekkür edelim. Bu ekmek birliğimizin sırrını, karşılıklı sevgimizin gücünü, küçüklere ve acı çekenlere gösterdiğimiz dikkatin sebebidir. Biz her yorgunluk ve sadakat için yardımı o ekmekten alıyoruz. Bu besin hiç bitmez, çünkü bu ekmek İsa’nın hizmetkarları olan Episkoposlar ve onların yardımcıları rahipler aracılığıyla tekrar ettiği Sözden gelir.

İçimize Oğlun İsa’nın yaşamını veren ekmek ve şarap için Rabbimiz Allah, seni övüyoruz! O ekmek sayesinde bizleri besliyorsun ve seninle, aramızda da sevinçli birlik içersinde tutuyorsun!

P.Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Kutsal Üçlü Birlik Bayramı – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Özd. 8,22-31 Mezmur 8 2.Okuma. Rom 5,1-5 İncil Yu.16,12-15

Bugünkü okumalar, Allah’ın hikmetine bir övgüdür. Bu hikmetin meyvesinden bizler fayladanmaya ve sevinmeye devam edebiliriz. Tüm yaratılış hikmetin göstergesidir, insanlara olan sevgisiyle dolu bir hikmet! Bu hikmet Allah’ın bir danışmanı olarak anlatılır, O’nun yanında olan Biri gibi gösterilir; Allah yaratılışın şekil alması için tam da bir “mimar”dan gibi, ondan ilham almakta. Bu şekilde, daha İsa’dan önce, İsrail halkı Allah’ı tek başına, ilişkisi olmayan biri gibi değil; kişi olarak başkasıyla ilişkiye girebilen ve dolayısıyla sevgiye yaşam verebilen olarak görüyordu: Allah, dinleyebilir, sevebilir, güven alıp verebilir, alçakgönüllülük ile, kendisi için değil, başka birine sevinç vermek için yaşayabilir. 

Eğer insanlar böyle bir Allah’ı taklit ederlerse, cemaat, sosyal çevre devamlı olarak değişebilir, çünkü ona sevgi ve alçakgönüllülük verilmektedir. Allah kendisinde bu sevgi ilişkisini yaşamasa, biz onu tek başına yaşayan olarak düşünürdük, diktatör ve baskı bile yapabilen biri gibi. Onun önünde sadece korkar, O’nu taklit etmek isteyerek bizler de başkalarına baskı yapanlar olurduk. Bu davranışlarla ilişkisi olmayan tek bir Allah’a inanan bazı çevrelerle karşılaşabiliriz.

Allah’ın üçlü yaşamı, İsa’dan önceki yazılarda çekingence belirmeye başladı, O’nunla birlikte ise daha açık ve belirgin bir şekilde gösterildi. İsa bize Baba’dan bahseder, O’nunla birliğin tam ve sevgi dolu bir itaat sayesinde gerçekleştiğini söyler, bizlere Baba’nın, ve kendisinin de Ruhunun içlerimizde var olacağını vaat eder.

İsa’yı dinlerken bir ailenin içinde olduğumuz hissine kapılırız, bu ailede de karşılıklı güven, diyalog, sevgi dolu itaat, tam bir ahenk içinde birlik olma arzusu görürüz. Bu ortam o kadar güzel ki, biz de aynısını ailelerimizde, gruplarımızda, cemaatlerimizde, bütün ilişkilerimizde gerçekleştirmek isteriz. 

Ancak bu bize yorucu gelir, çünkü bencillik ile kaplıyız, kendi görüş açılarımıza bağlıyız ve kendimizi göstermek arzusuna dayanamıyoruz. Bu sebepten İsa bizleri alçakgönüllülüğe çağırır, bu alçakgönüllülük sayesinde af dileyebiliyor ve affedebiliyoruz, başkalarını bizden üstün görebiliyoruz; bu da onların bizden daha iyi oldukları için değil de Babanın onları da bizim kadar çok sevdiği içindir! Bizim Allah’ın üçlük sevgisine girebilmemiz için İsa, Kutsal Ruh’u göndereceğine söz veriyor ve O’nu yolluyor. Kutsal Ruh bizleri kutsallaştırır, yani ilahileştirir. 

Bu sözü kullanmaktan neredeyse korkuyoruz ve çekiniyoruz, ancak gerçekten korkmamalıyız. İçimizde Kutsal Ruh’u kabul ederek gerçekten de Allah’ın hayatına, yani sevgisine ortak oluyoruz, böylece O bizim aracılığımızla da kendini gösterebilir. Biz İsa’nın şanı oluruz, aynen İsa’nın Baba’nın şanı olması gibi! 

Bunu bize Aziz Pavlus da açıkça söyler: “Allah’ın yüceliğine erişmek ümidiyle de övünürüz”. Bizler için sabır şart olmakta, çünkü bizim ve kardeşlerimizin günahları yüzünden bizde sıkıntılar eksik olmamakta. Gerçekten de bizde de İsa’da olduğu gibi, Allah’ın şanı, denenmelerde gözükür. Haçta Allah’ın, insanların O’nu düşündüğünden farklı olduğunu gördük, orada İsa bize Babanın sevgisinin tamlığını gösterdi ve kurban olması ile bize bu sevgiyi bağışladı. 

Bizler de her sıkıntıda sabırlı olacağımızda Baba’nın sevgisini göstereceğiz. İsa’nın bize verdiği Kutsal Ruh bizleri Allah’ın yüceliği kılar, herkes için Baba olabilen bir Allah’ın tanıkları yapar. Yaşamımız sabırlı sevgi sayesinde Kutsal Üçlük gizemine katılabilir!

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it