Kutsal Kitab’ın Okunması
1.Okuma Hav.İşl. 14, 21-27 Mezm 1442. Okuma Vahiy 21, 1-5 İncil Yh. 13, 31-33. 34-35
“Allah’ın hükümranlığına girmek için birçok sıkıntılardan geçmek gerekiyor”. Bu sözlerle Pavlus ve Barnaba kendileri tarafından oluşturup toplanan cemaatleri eğitiyorlardı. Onlar yeni Hristiyanlara güzel ve rahat bir yaşam sözü vermiyorlardı, zaten İsa da hiçbir zaman böyle bir söz vermedi. Tam da İsa açıkça şöyle dedi: “Benden nefret ettilerse sizden de edecekler” ve“sizi de kovacaklar, zülüm edecekler, yargıç ve hakimlere teslim edecekler”. Ama şunu da ekledi: “Size benim yüzümden hakaret ettiklerinde sevinin ve coşun!”.
Sıkıntılar Hristiyanların yaşamının bir parçasıdır. Biz de imanımızı biraz ciddiyetle yaşamak istediğimizde bunu keşfediyoruz. Her gün, ciddi haberler ve eğitici eğlenceler görmek için ödediğimiz televizyon, imanımız için zararlı ne varsa yüzümüze çarpmakta, bize ve çobanlarımıza karşı incitici sözler ve hakaret duyurmakta. Evlerimize taşıdığımız ve çocuklarımızın eline de geçen gazete ve dergiler için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.
Allah’ın hükümranlığına girmek için birçok sıkıntılardan geçmek gerekiyor”. Aziz Pavlus bunu söylerken bazı şehirlerden kovulmuştu bile, Şam’dan da kaçmak için duvarlardan bir sepet içinde indirildi ve Listra’da (Hatunsaray) taşlandı, hatta öldürüldüğü zannedildi. Daha sonra da zulüm görecekti ve hapislerde acı çekecekti ama bunu daima Rabbi Mesih İsa’ya sadık olduğundan sevinçle karşılayacaktı.

Bugünkü İncil metni İsa’nın acı çektiği özel bir anı hatırlatır: Yahuda, Paskalya yemeğinden ayrılır. Oradan çıkarak diğer havarilerle birliği, özellikle de İsa ile birliğini bozar.
Yahuda ne yapacak şimdi? Ne olacak ona? İsa Yahuda için ve kendisi için acı çeker. Acı ve ölüm anının artık yaklaştığını hisseder. Onun için bu an en büyük sevgiyi göstermenin zamanıdır ve dolayısıyla Baba’yı ”yüceltebileceği” andır! Bu sevgisiyle kendi ilahi büyüklüğü belirecektir.
O, ölüme girecektir: bu an ona ait olanların onu takip edecekleri an değildir, ancak her an O’nun yaptıklarını yapmak için geçerli andır, yani Baba’nın sevgisini göstermek için zaman daima uygundur. Bunu İsa’nın öğrencileri, birbirlerini İsa’nınki ile aynı sevgi yoğunluğu ile severek gerçekleştireceklerdir.
Birbirlerini sevmek ne demektir? Sadece başkalarını sevmek değildir: bu sevgi, kendimizi iyi, hak eden, daha iyi gibi hissetmemizi sağlayan gururumuza yönelik bir dürtü olabilir.
Birbirimizi sevmek kardeşin sevgisini kabul etmektir, ona değer vermektir, bana karşı davranışlarını sevgi olarak saymaktır. Kardeşlerimin bana yaptıkları Allah’ın bana sevgisidir, hoşuma gitmiyorsa da, bana acı veriyorsa da bu böyledir, çünkü Rab bana neyin iyi geldiğini bilmekte. Birbirini sevmek her şeyden önce kardeşlerin dikkatine ihtiyacımızın olduğunu alçakgönüllülükle kabul etmek ve onları kendimden üstün görmektir. Onları bana olan Allah’ın armağanı olarak sayıyorum.
Mademki İsa daima herkesi sevdi, biz de O’na bakarak herkesi seviyoruz. “Niçin seviyorsun?” sorusuna da daima şöyle cevap vereceğiz: “Çünkü İsa bizi sevdi”, “Çünkü İsa seni de beni de sevdi”. Sevilmeye layık olan O’dur.
Birbirimizi severek İsa’nın şanını göstereceğiz, bizler de onun öğrencileri sayılacağız. Bizi Rab’bin öğrencileri olarak gösteren ve başkalarından ayırt eden, sözlerimiz ve dualarımız değil, konuşma şeklinde bile, duada, özellikle de birbirimizi dinlemeye ve yardıma hazır olmamızda açıklanan birbirimize olan o bağlılıktır.
Birbirimizi sevmek elbette çok güzeldir, ama pahalıdır! Eğer denediysen bunun pahalı olduğunu bilmektesin. Bu, bizi hükümranlığına kabul etmesi için Rab’be sunduğumuz ilk sıkıntıdır. Karşılıklı sevginin getirdiği sıkıntı, bizi sevince boğacaktır, bir sevinç ki diğer bütün sıkıntılardan gelen gözyaşlarını, bize karşı kütü konuşanlardan ve imanımıza karşı haksızlıklar yapanlardan gelen gözyaşlarını da silecektir.
P. Vigilio Covi
Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it