Présence

Türkiye’deki Katolik Kilisesi’nin Aylık Kültür ve Haber Dergisi

“Présence” dergisi Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu’nun resmi organıdır. Ana dili Fransızca’dır, ancak İtalyanca ve Türkçe makaleler de okuyabilirsiniz. Bu nedenle Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu üyelerinden duyurular, görüşler ve düşünceler içerir. Başyazı şu anda İzmir Piskoposu olan Mgr Mgr Martin Kmetec tarafından sağlanmaktadır.
Evrensel Kilise’ye açılan ve Türkiye’deki Hıristiyan Katoliklerin eğitimi ile ilgili olarak, Vatikan’dan aylık resmi metinler veya bu metinler hakkında yayın kurulu tarafından seçilen tema ile ilgili yorumlar sunulmaktadır. Çift sayfalı bu alan temayla ilgili tanıklık için ayrılmıştır. Her şeyden önce Türkiye’deki Katolik Kilisesi’nin yaşamını yansıtması amaçlanmıştır ve farklı Episkoposlukların ana olayları ve vurguları arasındaki ilişkiyi içermektedir. Ekümenik ve dinler arası ilişkiler de önemlidir, bu da Doğu Kiliseleri ve İslam’la olan ilişkileri ayrıcalıklı kılar. Son olarak, okuyucularına bu ülkenin Hıristiyan geçmişinin zenginliğini göstermeyi ve bu yerlerin tarihini belirleyen olayların ve kişilerin anılarına katılmalarını istemektedir.

Yazı işleri müdürü:
Nathalie Ritzmann


Geçmiş yıllara ait yayınlar

Paskalya Devresi 5. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Hav.İşl. 14, 21-27 Mezm 1442. Okuma Vahiy 21, 1-5 İncil Yh. 13, 31-33. 34-35

Allah’ın hükümranlığına girmek için birçok sıkıntılardan geçmek gerekiyor”. Bu sözlerle Pavlus ve Barnaba kendileri tarafından oluşturup toplanan cemaatleri eğitiyorlardı. Onlar yeni Hristiyanlara güzel ve rahat bir yaşam sözü vermiyorlardı, zaten İsa da hiçbir zaman böyle bir söz vermedi. Tam da İsa açıkça şöyle dedi: “Benden nefret ettilerse sizden de edecekler” ve“sizi de kovacaklar, zülüm edecekler, yargıç ve hakimlere teslim edecekler”. Ama şunu da ekledi: “Size benim yüzümden hakaret ettiklerinde sevinin ve coşun!”. 

Sıkıntılar Hristiyanların yaşamının bir parçasıdır. Biz de imanımızı biraz ciddiyetle yaşamak istediğimizde bunu keşfediyoruz. Her gün, ciddi haberler ve eğitici eğlenceler görmek için ödediğimiz televizyon, imanımız için zararlı ne varsa yüzümüze çarpmakta, bize ve çobanlarımıza karşı incitici sözler ve hakaret duyurmakta. Evlerimize taşıdığımız ve çocuklarımızın eline de geçen gazete ve dergiler için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. 

Allah’ın hükümranlığına girmek için birçok sıkıntılardan geçmek gerekiyor”. Aziz Pavlus bunu söylerken bazı şehirlerden kovulmuştu bile, Şam’dan da kaçmak için duvarlardan bir sepet içinde indirildi ve Listra’da (Hatunsaray) taşlandı, hatta öldürüldüğü zannedildi. Daha sonra da zulüm görecekti ve hapislerde acı çekecekti ama bunu daima Rabbi Mesih İsa’ya sadık olduğundan sevinçle karşılayacaktı.

Bugünkü İncil metni İsa’nın acı çektiği özel bir anı hatırlatır: Yahuda, Paskalya yemeğinden ayrılır. Oradan çıkarak diğer havarilerle birliği, özellikle de İsa ile birliğini bozar. 

Yahuda ne yapacak şimdi? Ne olacak ona? İsa Yahuda için ve kendisi için acı çeker. Acı ve ölüm anının artık yaklaştığını hisseder. Onun için bu an en büyük sevgiyi göstermenin zamanıdır ve dolayısıyla Baba’yı ”yüceltebileceği” andır! Bu sevgisiyle kendi ilahi büyüklüğü belirecektir. 

O, ölüme girecektir: bu an ona ait olanların onu takip edecekleri an değildir, ancak her an O’nun yaptıklarını yapmak için geçerli andır, yani Baba’nın sevgisini göstermek için zaman daima uygundur. Bunu İsa’nın öğrencileri, birbirlerini İsa’nınki ile aynı sevgi yoğunluğu ile severek gerçekleştireceklerdir. 

Birbirlerini sevmek ne demektir? Sadece başkalarını sevmek değildir: bu sevgi, kendimizi iyi, hak eden, daha iyi gibi hissetmemizi sağlayan gururumuza yönelik bir dürtü olabilir. 

Birbirimizi sevmek kardeşin sevgisini kabul etmektir, ona değer vermektir, bana karşı davranışlarını sevgi olarak saymaktır. Kardeşlerimin bana yaptıkları Allah’ın bana sevgisidir, hoşuma gitmiyorsa da, bana acı veriyorsa da bu böyledir, çünkü Rab bana neyin iyi geldiğini bilmekte. Birbirini sevmek her şeyden önce kardeşlerin dikkatine ihtiyacımızın olduğunu alçakgönüllülükle kabul etmek ve onları kendimden üstün görmektir. Onları bana olan Allah’ın armağanı olarak sayıyorum. 

Mademki İsa daima herkesi sevdi, biz de O’na bakarak herkesi seviyoruz. “Niçin seviyorsun?” sorusuna da daima şöyle cevap vereceğiz: “Çünkü İsa bizi sevdi”, “Çünkü İsa seni de beni de sevdi”. Sevilmeye layık olan O’dur. 

Birbirimizi severek İsa’nın şanını göstereceğiz, bizler de onun öğrencileri sayılacağız. Bizi Rab’bin öğrencileri olarak gösteren ve başkalarından ayırt eden, sözlerimiz ve dualarımız değil, konuşma şeklinde bile, duada, özellikle de birbirimizi dinlemeye ve yardıma hazır olmamızda açıklanan birbirimize olan o bağlılıktır.

Birbirimizi sevmek elbette çok güzeldir, ama pahalıdır! Eğer denediysen bunun pahalı olduğunu bilmektesin. Bu, bizi hükümranlığına kabul etmesi için Rab’be sunduğumuz ilk sıkıntıdır. Karşılıklı sevginin getirdiği sıkıntı, bizi sevince boğacaktır, bir sevinç ki diğer bütün sıkıntılardan gelen gözyaşlarını, bize karşı kütü konuşanlardan ve imanımıza karşı haksızlıklar yapanlardan gelen gözyaşlarını da silecektir.

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Kutsal Papa XIV. Leon Hazretlerinin Biyografisi

Robert Francis Prevost, 8 Mayıs 2025 tarihinde Katolik Kilisesi’nin 267. Papası olarak seçildi. Papa olarak kendisine XIV.  Leon  XIV adını seçmiştir.

14 Eylül 1955 tarihinde Chicago’da doğdu. Çocukluk ve gençlik yıllarını Amerika Birleşik Devletleri’nde geçirmiş, önce Augustinian Pederler’in küçükler için rahip okulunda, ardından da Pennsylvania’daki Villanova Üniversitesi’nde eğitim görmüştür. 1977 yılında Matematik bölümünden mezun oldu ve Felsefe okudu. Aynı yılın 1 Eylül’ünde St Louis’de, Chicago’daki Nostra Signora del Buon Consiglio bölgesinde St Augustine Tarikatı’na (OSA) girdive 2 Eylül 1978’de ilk yeminini vermiştir. 29 Ağustos 1981’de nihai yeminini verdi.

Eğitimini Chicago’daki Katolik Teoloji Birliği’nde aldı ve Teoloji bölümünden mezun oldu. Ve 27 yaşındayken üstleri tarafından Aziz Thomas Aquinas Papalık Üniversitesi’nde (Angelicum)
Kanonik Hukuk okumak üzere Roma’ya gönderildi. Urbe’de 19 Haziran 1982’de rahip olarak atandı.

1984 yılında lisansını aldı ve ertesi yıl Chulucanas, Piura, Peru’daki Augustinian topluluğuna gönderildi (1985-1986).

1988 yılında, Chulucanas, Iquitos ve Apurímac papazlık bölgelerinden Augustinian adayları için ortak formasyon projesinin yöneticisi olarak yine Peru’da bulunan Trujillo’daki göreve katıldı. On bir yıl boyunca cemaatin Başrahipliği (1988-1992), Formasyon Direktörlüğü (1988-1998) ve papaz adaylarının öğretmenliği (1992-1998) ve Trujillo Başepiskoposluğu’nda Adli Vekillik (1989-1998) ve “San Carlos ve San Marcelo” Büyük Ruhban Okulu’nda Kanonik Hukuk, Patristik ve Ahlak Profesörlüğü görevlerinde bulundu. Aynı zamanda, daha sonra St Rita (1988-1999) adıyla şehrin yoksul kenar mahallelerinde bir cemaat olan Nostra Signora Madre della Chiesa’nın pastoral sorumluluğu ile görevlendirildi ve 1992’den 1999’a kadar Nostra Signora di Monserrat’ın cemaatlerden sorumlu başrahibi oldu.

1999 yılında Chicago’daki Augustinian Madre del Buon Consiglio” Episkoposluk Bölgesi  Yardımcı başrahip görevine getirildi. İki buçuk yıl sonra Aziz Augustinus Tarikatı Olağan Genel Bölümünde kardeşleri onu başrahip olarak seçtiler ve 2007 yılında ikinci bir dönem için görevini onayladılar.

Ekim 2013’te Chicago’daki Augustinian Bölgesi cemaatine geri döndü ve St Augustine manastırında Formasyon Direktörü, birinci meclis üyesi ve bölge temsilcisi olarak görev yaptı; Papa Franciskus 3 Kasım 2014’te kendisini Sufar unvanıyla episkopos ve Peru’nun Chiclayo episkoposluğunun Havarisel Vekili olarak atayana kadar bu görevlerini sürdürdü. 26 Eylül 2015’te Arjantinli Papa tarafından Chiclayo Episkoposu olarak atandı.

30 Ocak 2023’te Papa onu Latin Amerika Papalık Komisyonu Başkanı ve Episkoposlar için Bakanlığın prefettosu olarak  Roma’ya çağırdı ve başepiskoposluğa terfi ettirdi. Ve aynı yılın 30 Eylül tarihli Konsili’nde onu kardinal yaparak Santa Monica diyakonluğuna atadı.

Aynı yılın 30 Eylül tarihli Konsili’nde onu kardinal yaptı ve Azize Monica diyakonluğuna atadı.

Papa Franciskus’un Havarisel Teşvik ve Genelgeleri

Paskalya Devresi – 3. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1. ok Hav. Kit. 5,27-32.40 Mez 30 (29)2. ok Vahiy 5,11-14 İncil Yh. 21,1-19

“O, kurban edilmiş Kuzudur, gücü ve zenginliği, hikmeti ve kudreti, yüceliği ve övgüyü almaya layıktır!”. Bu sözlerle tüm yaratıklar Rabbimiz ve Kurtarıcımız İsa’ya taparlar. Biz bu şanlı ilahiye katılarak sadece tüm insanlarla birlik olmakla kalmıyoruz, tüm yaşayanlarla birlikte kurban edilmiş Kuzu’nun kardeşlerle ve tüm dünya ile olabilecek birliğin yaşam ve sevinç kaynağı olduğunu kabulleniyoruz. İsa’nın kendini Allah’a kurban olarak sunduğu ölüm, harikulade diriliş ışığını hazırlayan gecedir. Mesih İsa canlıdır ve Allah’ın yanında oturmakta, O’nunla birlikte severek hükmetmektedir ve bunun için biz O’nu överiz, durmadan yüceltiriz ve yorulmadan yaşamımızı, düşüncelerimizi, arzularımızı, dostluklarımızı, projelerimizi ve küçük, büyük seçimlerimizi yönlendirmesini isteriz! Petrus ve havariler çektikleri acılara, iftira ve cezalara sevinçle katlandılar, çünkü Rab’lerine yücelik ve övgü vermek istiyorlardı, insanların tehditlerine kanmayarak sevinçle tanıklıklarını vermeye devam ettiler.

Onlar bizim için örnek teşkil etmektedirler. İsa’ya iman etmeye karşı çok sık rastlanan düşmanlığı ve karşıtlığı gördüğümüzde onların örneği gözümüzün önüne gelmeli. Havariler Rab’leri için acı çekmekten mutlu idiler: çünkü bu gücü ve alçakgönüllülüğü kendilerini Petrus’un cevabına bağlı hissetmelerinden ileri geldi. “Beni seviyor musun?” diye İsa’nın sorusu devamlı olarak onlara da yöneltilmiş idi. Bu soruya tek bir cevap mümkündür, ancak soru tekrar tekrar sorulduğunda bizi düşündürmeye başlar, evet demenin gereksinmelerini düşündürür ve sevgimizin gerçekten gerçek olup olmadığı hakkında şüpheye düşürür. Soru üçüncü kere için sorulduğunda daha önce ne oldu diye bize hatırlatır, sevgisiz bir şey mi yaptık, yoksa Rabbin sevgisine karşı mı geldik, diye bizi düşündürür. İsa mutlaka sorusunu sormaya devam etmekte; biz cevap vermeden bekleyelim: önce niyetlerimizi yoklayalım, davranış şeklimizi değiştirelim, farkına bile varmadan bize hükmeden egoizmimizi yok edelim. Sonra sevinçle şöyle diyelim: “Evet, İsa, seni seviyorum”. O’na bunu söyleyebiliriz, ama alçakgönüllülükle söyleyelim, sevgide büyümeye ve olgunlaşmaya ihtiyacı olduğunu bilen biri gibi söyleyelim, yöneltilmeye ve eğitilmeye ihtiyacı olduğunu bilen birinin alçakgönüllülüğü ile söyleyelim. “Evet, İsa, seni seviyorum. Ama Sen bana seni gerçekten sevmem için yapmam gerekeni göster bana, bunu sadece sözlerle değil hareketlerimle gösterebileyim. Sen duygularımı düzelt, dünyanın boş şeylerine, gurura, birinci olmak isteme arzusuna sürüklenmeyeyim. Rabbim İsa, seni seviyorum, ama Sen de sevgime dikkat et ki azalmasın, zayıflamasın, tam ve devamlı olduğu kanısına kapılmayayım”.

İsa, mükemmel olmasalar da cevaplarımızdan mutlu oluyor. Onu sevdiğimizi söylediğimiz her keresinde bize inanmakta ve Kilise içinde bize bir görev vermekte. Kilise içinde kimse seyirci kalamaz. Kilise içersinde seyirci olarak kalan kardeşlerinin kusurlarına bakar, tembel olur, kimseyi, hatta İsa’yı sevmeyen birine dönüşür. İsa, Petrus’a kuzularını gütme görevini verdi, yani onları yöneltme, besleme, tehlike karşısında uyarma ve koruma, birlik içersinde tutma ve dinlendirme görevini verdi. Bize de onunla işbirliği yapma görevinden başka ne görev verebilir ki? Sen de İsa’nın seni yöneltmek için görevlendirdiği kişileri dinlemekle başla ve Rabbin sesi, senin de enerjilerini hükümranlığı ve kutsal Kilisesi yararına harcaman için, sana da ulaşacaktır!

İsa’nın Petrus’a sorduğu sorular, Kilise’de bir görevi üstlenenlerin her birinin cevap vermek zorunda olduğu aynı sorulardır. Her hizmet, eğer İsa’ya olan sevgi ile, O’nun sevgisi uğruna yapılmasa, emretme ya da egemenlik ya da gurur ya da büyük taslama ruhu ile yapılmaya riske girmektedir. İsa’nın Petrus’a yaptığı sorular, Kilisedeki her görevi, en büyük olsun en küçük olsun, üstlenebilmek için, sınavdır. Kim İsa’nın sevgisine bağlı olmasa, ne kiliseyi süpürmeye ne hastalara ve yaşlılara hizmet etmeye ne de çocukları oynadırmaya ne de törenler sırasında ilahileri söylemeye uygun değildir. Eğer İsa’yı sevmezsen, hizmet ettiğin cemaate Kutsal Ruh’un götürmezsin, bunun için Allah’ın Egemenliğine yararsızsın. İsa’yı seven, daima meyve vermetedir, hiç bir tanınmış görevi yapmasada .“Beni seviyor musun?” diyen soru, değerlidir. 

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Papa Franciskus’un vefatı için taziye mesajı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Francis’in vefatı nedeniyle taziye mesajı yayımladı. Cumhurbaşkanı mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Saygıdeğer bir devlet adamı olan Papa Fransuva, aynı zamanda farklı inanç grupları arasında diyaloğa önem veren, özellikle Filistin meselesi ve Gazze’deki soykırım başta olmak üzere insani trajediler karşısında inisiyatif alan bir ruhani liderdi. Müteveffanın ailesine, Vatikan Devleti’ne ve Katolik dünyasına şahsım ve milletim adına taziyelerimi iletiyor, başsağlığı diliyorum.”