Olağan Devre – 25. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Amos 8,4-7 Mezmur 112 İkinci okuma 2Tim. 2,1-8 İncil Luka 16,1-13

Aziz Pavlus sadık öğrencisi Timoteus’a mektubunda Hristiyanların dua etmesinin çok gerekli olduğunu ısrarla yazmaktadır. Onlar “nerede olurlarsa olsunlar” onların “her çeşit dua, yakarış ve şükran dualarıyla” dua etmeleri gerekmekte olduğunu söylemektedir. Onlar özellikle “krallar ve gücü elinde olanlar için” dua etmeliler, çünkü halkların huzuru ve barışı onlardan kaynaklanmaktadır. Ayrıca bu, imanlıların dünyadaki İncil’i yayma görevlerini devam ettirebilmeleri için de önemlidir. Dünyanın buna ihtiyacı vardır: Çünkü İncil geldiği zaman insanlar gerçek bir barış, destek, birlik, paylaşma yürüyüşüne başlarlar ve de bu herkesin gelişiminde önemlidir. Dua her iyi ve faydalı işin temelidir: Gerçekten de varlığımızı ve işimizi faydalı kılacak alçakgönüllülük, uysallık ve bilgelik Ruh’unu sadece Rab’bimizden alabiliriz.

Dünyevi şeylere bağlı olmamak, hatta onları Göklerin Hükümranlığı yararına kullanmak için gereken ışığı ve bilgeliği de Rab’bin Ruh’undan alırız. Bunu İsa bize hikayesi ile anlatır. O daha önce öğrencileri ve kalabalıkla zenginliklerin imana engel olabileceği ve ayartma olabilecek tehlikeleri ve dolayısıyla insanın yaşam ciddiyeti ve sevincini engelleyebileceği üzerinde konuşmuştu. Bu anlaşılması güç olan bir konudur, özellikle zenginlikleri arttırmayı Allah’ın bir lütfu olarak gören çevrelerin düşünce tarzı için! O zamanlarda Yahudiler’in düşünce tarzı, günümüzünkinden çok farklı değildir! İsa bunu bilmekte, bu sebepten birçok defa bu konuya değinmektedir.

Bazıları İsa’nın dürüst olmayan kahya hikayesiyle kurnazlığı ve dürüst olmamayı övdüğünü zanneder. Fakat hikayenin sonucuna dikkat edersek İsa’nın öğrencilerinden dünyevi zenginlikleri ruhani bir kurnazlıkla kullanmalarını istediğini anlıyoruz. Gereken kurnazlık, bitecek bir rahatlık için zenginlik toplamak değildir, ölümden sonraki yaşamı garantilemektir. Bizim maddi rahatımız için zenginlikleri kullandığımızda bu zenginlikleri haksız, dürüst olmayan şekilde kullanmış oluruz. Bu zenginlikler aldatıcıdır, çünkü yaşamımızdan sonra yanımızda olmayacaklardır. Bu sebepten zenginlikleri öyle bir şekilde kullanmalıyız ki daha sonra işimize yarasınlar. Eğer fakirlere, muhtaç olanlara yardım edersek ve zenginliklerden faydalanmalarını sağlarsak Göklerin Hükümranlığında onlar bizim tanıklığımızı yapacaklardır. Bizden yardım gören fakirler ebedi konutlarımızda bizlere eşlik edecek gerçek zenginliklerdir! Ayrıca, dünyevi zenginlikleri kullanmakta Allah’a sadıksak yani onları zayıflara sevgisinin bir işareti olarak kullanırsak, o zaman Allah bize hükümranlığı için önemli hizmetler verebilecektir. Biz de Kilise’de fakirliği seçmiş olan kişilere değer veriyoruz, onların söylediklerini dikkatle dinliyoruz. Peygamber Amos’un duyarlılığı gerçekten de bizim ki gibidir.

Azizleri düşündüğümüz zamanlar ilk aklımıza gelenler her şeylerini fakirlere dağıtan ve bu şekilde kendilerini somutça Baba’nın ellerine emanet eden olanlardır! Bu şekilde onlar Allah’ın babalığının, İsa’nın öneminin ve güvenilirliğinin, Kutsal Ruh’un derinliğinin tanıklığını yaparlar.

Krallar ve gücü elinde olanlar için” dua ederken Peder’e hayatımızı ve yorgunluklarımızı sunacağız öyle ki O, onların da hem kendi hem de topluluğun zenginliklerini bilgelikle kullanmalarını sağlasın.

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Kutsal Haç Bayramı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

Birinci okuma Sayılar 21,4-9 Mezmur 78 İkinci okuma Filip. 2,6-11 İncil Yh. 3,13-17

Bugünkü bayram İmparator Konstantin tarafından, Yeruşalem’de Golgota’da ve İsa’nın Kutsal Mezarı üzerinde inşaa edilmiş büyük kiliselerin, yani bazilikaların takdis edilişinden kaynaklanmaktadır. Bu kiliseler imanımızın en kutsal ve en anlamlı yerlerini onurlandırmak ve korumak için yapılmışlardı. Mesih İsa Golgota’da öldü ve yanındaki bahçede, yeni bir mezara konulmuştur; bu mezardan üçüncü günde dirilmiştir.

Bugün, İsa’nın orada yaşadığı olayları derin derin düşünmek için, onları daha dolu bir şekilde anlamak için, onlardan gelen kurtuluşu tatmak için ve onları yaşayan İsa açısından öğrenmiş olmak için, ruhumuzla oraya gidelim. Birinci okuma bizi Sina çölüne götürmektedir: orada İsrail halkının, Mısır’dan çıkış sırasında yaşadığı her olay, İnsanoğlu Rab İsa ile ilgili gerçeklerin sembolüdür! Orada halk, yorgunluktan, açlıktan ve susuzluktan dolayı, Allah’a ve O’nun hizmetkarı olan Musa’ya karşı homurdanıyor. Bu şekilde halkın kavuştuğu özgürlüğü değerlendirmemesini, kendine eşlik eden ve kendisini koruyan Allah’a güvenmemesini gösteriyor. Bu şekilde halk; Allah’ı, kendisini seven ve kurtuluşa götüren bir peder olarak değil, tersine kendi rahatlığına ve maddi gelişmesine hizmet eden biri olarak görmesini gösteriyor. Bunun için onlar, yılanların zehrinden gelen ölümü, güvensizliğin ve homurdanmanın günahının sonucu olarak görüyorlar. Kendilerinin günahkar olduğunu bilen halk, kurtuluş için yalvarmaya kendini layık hissetmeyip, Musa’nın bunu yapmasını rica ediyor. Allah, dostu olan Musa’nın duasını dineyip onu yerine getiriyor.

Kurtuluş geliyor, fakat büyülü bir tarzda değil: Allah, kurtulmayı isteyene, itaat ve kolay olsa da bir iman eylemini teklif ediyor. Yılan tarafından ısırılmış kimse, sırık üzerine kaldırılmış tunç yılana bakarsa, yaşayacaktır! İncil’de İsa bu olayın peygamberliğini açıklamaktadır. Hangimiz yılan, Adem’i kandıran o yılan tarafından ısırılmadı? Bütün insanlar günahkarlar, hepimiz imansızlık, Allah’a olan güvensizlik, O’ndan gizleme ve O’na itaat etmeme eğilimlerini, Adem’den, miras olarak, aldık. Bu güvensizliğin sonuçları herkes için acı çekme kaynağıdır ve günlük ilişkilerimizi bozuyorlar. Bunun için hepimizin kurtuluşa ihtiyacımız var. Hepimiz içimizde, şeytan olan eski yılandan gelen ölüm izlerini taşımaktayız. Kim kurtulabilir? Dönüşsüz bir ceza altında mıyız? Ne yapabiliriz?

İşte Allah bize bize çareyi sunmaktadır. O bize, bizi kurtarabilen kolay ve sevinçli bir itaati öneriyor. Kendisinin yukarıya kaldırılmasına izin vermiş Olan’a, İsa’ya bakalım, İnsanoğlunun asıldığı haça doğru gözlerimizi çevirelim ve böylece kurtulmuş olacağız! Kaldırılmış olan İsa, kurtuluşumuzdur. O, haçtan bakışımızı Kendine çekiyor: O’nu seveceğiz, bize verdiği örneği izlersek, Sözünü dinleyeceğiz, O’nun arzularına itaat edeceğiz, bize verdiği örneği izleyeceğiz ve mutlu olacağız, hizmet etmeyi ve başkalarına kardeş olarak bakmayı bileceğiz! Tunç yılan gibi kaldırılmış Olan, kurtulalım diye bir şeyi yapabilmemiz için, Allah’ın bize verdiği armağandır! Sevgiyle O’na bakabiliriz ve O’na sevgi ile baktığımızda Ruh’unu içimize kabul edebileceğiz. Bu, bizi kurtaran itaattir! Aziz Pavlus da İsa’nın ölümünde, günahkarlar için O’nun büyük sevgisini görmemize yardımcı oluyor: O, bizim için “Allah’ın özdeşliğinden olmakla birlikte, Allah’a eşit olmayı elde edilmiş bir hak saymadı”, tersine insanın güçsüzlüğünü ve acılarını yaşadı ve ölüm aşağılanmasını bile kabul etti! O’nun o kadar büyük sevgisinden dolayı, Allah O’nu yüceltti, O’na tapmamız, O’nu övüp sevmemiz için, O’nu gözlerimizin önüne koydu. Allah O’nu yüceltti ve bizler de O’nu hayatımızın Allah’ı ve Rabbi olarak kabul ediyoruz!

Bugün Mesih İsa’nın kanı sayesinde kurtulduğumuz için, O’na özel bir minnetle teşekkür edelim! İsa’nın kendini feda eden sevgisi, Peder Allah’ın bizi sevdiğinin en büyük ve en güzel ispatıdır! Peder’in Kendisi bize, İsa’yı, emin kurtuluş olarak, gönderdi: O’na sıkıca tutunuyorsak, affedilip ilahi hayatta kabul edileceğiz!

Her haç imgesi, ister kolyede taşıdığımız, ister evimizde astığımız olsun, bize Allah’ın, İsa’nın ölümünün aşağılanma pahasına olan sevgisini hatırlamaktadır! Bu hatıra acılarımızı, İsa’nın Peder’e olan sunuşunun devamı olarak taşımamıza, insanlığın kurtuluşu için O’nunla beraber işbirliği yapmamıza yardımcı oluyor. Ve O’nun dirilişinin hatırası, bizi sevinçle dolduruyor ve ebedi şanlı hayatı alma ümidimizi güçlendiriyor! 

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre – 23. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1 Okuma Bilgelik 9,13-18 Mezmur 89 2 Okuma Filemon 9-10.12-17 İncil Luka 14, 25-33

Allah bize yaşam doluluğunu vererek mutluluğumuzu ister! Sadece O gerçek mutluluğun yolunu bilir, çünkü bizi O yarattı. Biz O’na hiçbir şey öğretemeyiz, özellikle bize yaşamımız için hikmetini verdiği zaman! Bizler bedenimizin arzularından ve hırslarından ağırlaşıyor ve mantığımız kapanıyor. Bunun için sadece Baba’dan gelebilecek hikmete ihtiyacımız var. İlk okuma bu konu üzerinde ısrar eder. Bu da gerçektir: bunu etrafımıza bakarken ve bazı kişilerin tüm yaşamları için sadakat sözü verdikleri eşlerini ne kolaylıkla değiştirdiklerine bakarken, anlıyoruz. Onlar Baba Allah’tan ne tavsiye istiyorlar, ne de Onun verdiği emirleri dikkate alıyorlar. O anki arzularına bakarak, zevkten doğan bir arzuya uyarak kendileri ve başkaları için üzüntülü durumlar yaratıyorlar. Eğer Allah’ın hikmetini arama arzumuz olsa, yaşamımız barışçıl ve huzurlu bir yol kat ederdi. Emniyetli ve düz olan Allah’ın yolu, İsa’dır! Bu sebepten Kendisi’ni izlememizi arzu eder ve Onu ana ve tek yol olarak görmemizi tavsiye eder. “”Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile bana üstün tutarsa, benim şakirdim olamaz”.

Birçok kişi İsa’yı izliyordu, ama O, aralarından bazılarının değişik ilgileri olduğunu ve Onun için acı çekmeye hazır olmadıklarını anlıyordu. Bu sebepten Onu başka bir amaç için izleyenleri vazgeçirmeye çalışmakta idi ve akrabalarını, hatta kendisinden vazgeçmeye hazır olmayanların Onun yanında kalmayı beceremeyeceklerini söylüyordu. Kim İsa’yı ciddiyetle seviyorsa, er geç kendi akrabaları tarafından bile anlayışsızlıkla karşılaşır. Anne, baba, eş, kardeşler, arkadaşlar ona engel koyabilirler: herkes İsa’yı sevenin düşmanı olabilir. İsa’yı seven sevimli olur, ciddi olur, cömert, dürüst, saf, gerçekçi, samimi olur. Fakat bu güzel nitelikler, kendi kötü arzu ve duygularına göre yaşamak isteyenler için veya dürüst olmayan ve mali kazançlarını elde etmek isteyenler için, dayanılmaz ve rahatsız edici olabilirler çünkü kendi kötü davranışlarına karşı sessiz bir yargılama olarak algılanabilirler. İsa ile birlikte olmak isteyenler mucizeler yapmaya devam eden bir kişi ile birlikte olmadıklarını anlamaları gerekiyor, tersine haçta ölecek ve büyükler ve herkes tarafından terk edilen biriyle birlikte olacaklardır. Sen Onun öğrencisi olmak istiyor musun? Hesaplarını iyi yap: seninkilerin şefkatinden mahrum kalmayı bilir misin? Kendi arzularından ve dünyanın zenginliklerinden vazgeçmeye hazır mısın? Hesaplarını inşaata başlayanlar gibi yap veya bir kralın ordusunu düşmana yönlendirmeye hazırlandığı gibi programlan. Düşün: Hangi raddeye kadar yalnızlığa, hor görülmeye ve sevdiklerin tarafından dışlanmaya hazırsın?İsa, yaşamdır, bütünlüktür. Onunla yaşamaya başlayan artık Ondan uzak kalamaz, Onsuz yaşayamaz. İsa ile biraz birlikte kal, Ondan öğren, o zaman da her şeyden ve herkesten mahrum kalmayı öğreneceksin, gerçek sadık bir öğrenci olacaksın. İmanda sağlam olmak için fedakârlıklar şarttır: aziz Pavlus da arkadaşından zor bir karar vermesini ve imanını belirtmesini istedi. İmanlı olmuş kölesini tekrar kabul etmesini, artık köle olarak değil kardeş olarak kabul etmesini istedi. İsa’nın sevgisi bizi değiştirir ve başkalarıyla da ilişkilerimizi değiştirir. Onunla birlikte kalmak için gerçekten Onu her şeyden çok ve her şeyin üzerinde sevmek gerekiyor!

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 22. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Sirak 3,17-18.20.28-29 Mezmur 672.Okuma İbr. 12,18-19.22-24 İncil Luka 14,1.7-14

İbranilere mektup Eski Ahdin halkı ile Yeni Ahdin halkı arasındaki fark üzerine dikkatimizi çeker. İlk halk Allah’ın huzurunda bulunmaktan korkardı. O’nu tanıdıkları kadarıyla O’ndan çok korkarlardı. Biz ise, elbette İsa vasıtasıyla, Allah’a yaklaşmaktan seviniyoruz: O’nunla meleklerin ve doğru kişilerin, azizlerin ruhlarını bulmamızı, her şeyden önemlisi Ahdin Aracısı, yani Rab’bimiz Mesih İsa ile karşılaşmamızı bilmekteyiz. O bize Allah’ı Baba olarak tanıttı, bize sevgisini anlattı, hatta tatlılığını tattırdı, merhametini, küçük ve büyük, iyi ve kötü, herkese olan sevgisini gösterdi.

Bugün anlatılan olayda da İsa’nın çevresindekilere karşı duyduğu ilgiyi görüyoruz. Gözleri daima açık, sade bakışı ile etrafındaki olayların anlamını görebiliyor. O, yemeye davetli olduğu kişilere de bilgeliğini vermek istiyor, çünkü orada da görgü kurallarının eksiklerinin altında insanın egoizmi ve gururu saklı. Hatta O, herkesi, müjdelemeye geldiği Allah’ın hükümranlığına doğru yöneltmek istiyor. Şöyle derken: “Düğüne davetli olduğunuzda…” O, Allah’ın herkesi sevincine katılmaya davetini düşünmektedir. İsa’nın düşündüğü düğün, kesinlikle yeni halka olan Allah’ın sevgisinin doluluğunun bayramıdır.

Allah seni sofrasına davet ettiğinde, bir şeyler hak ettiğini sanma, başkalarından iyi olduğunu zannetme: Eğer daha iyi isen, O elbette bunu biliyor, bu sebepten en gerideki yere oturmakla hiçbir şey kaybetmezsin! Bu sözler özellikle Ferisililere söylendi, onlar ki Allah’ın önünde birinci sırada olduklarını düşünüp emirler uymaya kendilerini çok hazır görüyorlardı. Bu sebepten kendilerini başkalarından üstün görüyor, diğerlerini hor görüyorlardı. Allah için doğru kişi tüm emirlere uyabilen kişi değildir, ama bizi sevmeye, affetmeye, kurtarmaya yollanan Oğlu’yu sevendir.

O halde İsa’yı seven, kurtuluşunun ve büyüklüğünün sebebinin İsa olduğunu bilmektedir. İsa’yı seven, kendini insanların önünde büyük gösterme ihtiyacını hissetmez, çünkü onun için herkes küçük ve muhtaç. İnsanın gerçek büyüklüğü, daha zayıf, acı çeken, muhtaç kişileri severek Allah ile işbirliği yapmaktır. Bu sebepten sen de bir davet yaptığında, Allah gibi yapacaksın, kimsenin davet etmediklerini çağıracaksın, sana karşılık verecek durumda olmayan kişileri çağıracaksın! Bizzat Allah’ın eli sana karşılık verecek.

İsa’nın sözü Sirak Kitabındaki bilgeliği yansıtıyor ve geliştiriyor, alçakgönüllülüğe bir çağrıdır! Alçakgönüllülük Allah’ın hoşuna gider, çünkü Allah’ın Kendisi alçakgönüllüdür! İsa da bizleri, kendisinden öğrenmeye çağırırken özellikle O’nun alçakgönüllülüğünü öğrenmeye çağırır. Annesi Meryem de Allah tarafından alçakgönüllülüğü için sevildiğini bilir. Alçakgönüllülük kendi saygınlığını hor görerek alçalmak değildir, elimizdeki tüm iyiliklerin Allah’tan geldiğini tanımaktır. Her şeyi O’ndan aldığını bilen bu alçakgönüllülük, minnettarlık ve O’nun gibi davranma arzusuna dönüşür. Biz, bize karşı cömert olan gibi olmak istiyoruz, bu sebepten karşılığını almayacağımızı bildiğimiz kişilere cömertlikle sevgi işaretleri vermeye çalışacağız. Bedava vereceğimiz sevgi eylemleri, karşılıksız vereceğimiz zaman ve enerjiden derin ve huzurlu bir sevinç kazanacağız, çünkü bedava vermek bizlere Allah’ın karşılıksız sevgisine katılmaya mümkün kılar!

P. Vigilio Covi

Olağan Devre – 21. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Yeş. 66,18-21 Mezmur 116 2.Okuma İbr. 12,5-7.11-13 İncil Luka 13,22-30

İsa Kudüs’e doğru kararlı yürüyüşüne devam etmektedir. Bu yürüyüşünün öğrencileri için bir ruhani eğitim okulu olduğunu biliyor. Onlar da, Kudüs mabedindeki sunak masası üzerinde yakılan ve sunulan kurbanlar yerine, İsa ile beraber yaşamlarını Allah’a gerçek kurbanlar olarak, sunmayı öğrenmeliler. İsa öğrencilerini eğitmek için onların sordukları sorulara ve şüphelere cevap veriyor. Bu defa kaç kişinin kurtulacağını soran meraklıya verilen cevabı dinliyorlar. Bu kişi kısacası kaç kişinin cennete gideceğini merak ediyordu. Öğrenciler, cenneti, insanın mutlu olduğu ve kendi iyi eylemleri ve nitelikleriyle elde ettikleri bir durum olarak düşünüyorlardı. Onlar zamanın düşünce tarzını yansıtıyorlar, Ferisiler ve yazıcılar gibi düşünüyorlardı. İsa’nın bu sorularına cevap vermesi kolay değildi: Gerçeğe bakma şekillerini düzeltmek lazımdı.

Öğrenciler, Öğretmenlerinin kendilerine kaç kişinin emirlere uyabildiğini söylemesini bekliyorlardı, çünkü onlara göre sadece bu tür insanlar kurtulacaktı. Halbuki O’nun, ölümüyle ve dirilişiyle kaç kişinin kurtulacağını söylemesi gerekecektir. Hiç kimse tek başına kurtulmayacaktır, mükemmel eylemlerine rağmen: Kendisini hayatlarının Rab’bi ve Öğretmeni olarak kabul eden herkes kurtulacaktır. 

İsa onlara “dar kapıdan geçmeye çalışınız” diyor. Bu dar kapı nedir? İsa’nın haçıdır. Bu kapı vasıtasıyla Rab’bimizi tanıyabiliriz. O’nun birçok kişiye, “sizi tanımıyorum” demesi gerekecektir. Çünkü birçok kişi Allah’ın seçtiği halka ait olmasına rağmen ve iyi işler yapmış olmalarına rağmen İsa ile hiçbir zaman karşılaşmak istemedi ve hayatına, yani O’nun merhametli sevgisine katılmayı reddetti!

İsa hakkında konuşulduğunu duymuş olmak veya özel bir gruba dahil olmak, O’nun birkaç mesajını duymuş olmak, O’nu tanımak değildir. O’nun arzularını paylaşan, hayatını kabul eden, O’nun kupasından içen, O’nu gerçekten tanımaktadır! O’nun bazı olaylarına katılmış olmakla böbürlenenler, O’na ait olduklarını göstermezler: İsa onları Kendisine düşman olan dünyanın yargısında bırakmak zorunda kalacaktır. Yaşamında iş veya hastalık sebebiyle çok yorulanlar veya insanlığa hizmet etmiş olanlar bile, bu gayretleri sayesinde değil, başka bir sebepten kurtulacaklar: Sadece Allah’ın Oğlu’nu kabul edenler yeni yaşama, yani Allah’ın yaşamına kavuşacaktır! Kim O’nu kabul etmiyorsa O’ndan, bunun için gerçek Allah’tan da uzak kalır.

İsa Kendisini dinleyenleri hayal kırıklığına uğratmakta! Kurtulanların çoğu İbrani olmayacaktır, bunu daha önce peygamberler de söylemişti. Çoğu pagan halklardan gelecek!

Biz de İsa’nın bu sözlerine dikkat etmeliyiz. Hristiyan bir halk arasında büyümek, doğuştan beri Hristiyan olmak hiçbir güvence vermemekte: Her birimiz, kişisel olarak, yaşamımızda İsa’yı kabul etmelidir. Bunu yapabilmemiz ve O’nu kabulümüz, O’nun kutsallığına layık olmamız ve birçok kurtuluş meyvesi getirmemiz için yardıma muhtacız, davranışlarımızda yanlışlıklarımızın düzeltilmesi gerekir. 

Hatalarının düzeltilmesini kabul eden, iyi bir Hristiyan’dır! Hatta iyi öğrenci hatalarının düzeltilmesini ister: O mükemmel olmadığını, Allah’ın Oğlu’na uygun olabilmek için yardıma muhtaç olduğunu bilir. Bu sebepten Rab’bin iyi öğrencisi imanda olgun diğer bir kişiye kendini açar ve tavsiyeler alır, zorlukları ve seçimleri için danışır, öyle ki kendi hayatını planlama aşamasında düzeltebilir.

İsa ile birlikte Kudüs’e doğru yürümekteyiz: “Dar kapı”dan geçeceğiz: Kendimizi Baba’ya sunma yolunda, bizden önce sevgi ile yürüyen birinin bize uzattığı yardım elini tutalım!

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre – 20. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Yer. 38,4-6.8-10 Mezmur 39 2.Okuma İbr. 12,1-4 İncil Lk. 12,49-57

Gözümüzü, imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı İsa’ya dikelimBugün bize yöneltilen tavsiye budur. Yürüyüşümüze devam ederken bakışlarımızı İsa’ya çevrili tutalım; yürüyüşümüz yorucu, çünkü bizim, kardeşlerimizin ve tüm dünyanın günahları tarafından ağırlaştı. Her gün işimizle, başkalarıyla olan ilişkilerimizle, sağlık sorunlarımızla, değişik sorunlarla meşgulüz ve bütün bunlar dikkatimizi dağıtır. Sakin zamanlarda aklımıza gelen sorulara açıklıkla cevap vermekte zorlanıyoruz: Niçin buradayım? Koşuşumun anlamı nedir? Nereye varacağım? “Gözümüzü, imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı İsa’ya dikelim”! Bu bakış sayesinde sabitliği ve tüm sorularımızın cevaplarını bulacağız. İsa, “imanımızın kaynağı ve tamamlayıcısıdır”: Hayatımız tam olması için gereken armağan imandır ve imanımızın daima İsa’ya ihtiyacı vardır. Bakışımızı O’na yönelik tutarsak, özellikle O’nun, şikayet etmeden hatta arzulayarak, yaşadığı acılar dikkatimizi çeker. İsa acıları bir iyilikmiş gibi arzulamadı, fakat Baba’ya itaatin bu yoldan geçmesi gerektiğini biliyordu. O, Kendisinin tüm peygamberlikleri gerçekleştirmesi gerektiğini biliyordu.

Biz özellikle Yeşaya peygamberin, günahlarımız için ölen Allah’ın Hizmetkarı’nın acılarını bildirdiğini biliyoruz. Yeremya ise değişik zamanlarda kendi yaşadığı acılarla peygamberlik yaptı. İlk okuma onun zulüm edildiği anlardan birini anlatır. Onun bildirmesi gereken Allah’ın Sözü, Kudüs şehrinin büyüklerinin, ekonomik ve diplomatik inanışlarına ters düşüyordu. Bu sebepten hapse düştü ve kralın bir hizmetkarı aracı olmasaydı, orada açlık ve yokluktan ölecekti.

İsa bu peygamberlikleri tanıyor ve Kendisinin onları gerçekleştirmesi gerektiğinin bilincindedir. Bu sebepten şöyle diyor: “Katlanmam gereken bir vaftiz var. Bu vaftiz gerçekleşinceye kadar nasıl bir sıkıntı çekiyorum”. İsa vaftizi, ret edilmenin ve şiddetli bir ölümün korkunç acısından geçmek olarak düşünüyor. O, bunun olması gerektiğini biliyor ve beklemek onu neredeyse sabırsızlandırıyor. O an, zor bir zaman olacak, arındırıcı bir ateş gibi. Dünyanın yargısı O’nun ölümü olacak: Ateşe benzetilen bir yargı. O’nunla birlikte olan, ışığı, sevinci ve barışı görecek, aynen iyi haydut gibi; O’ndan utanan veya O’nu hor gören, İsa’nın bir benzetmede anlattığı zengin adam ile birlikte alevler arasında bulunacak. 

İsa’yı kurtarıcı olarak kabullenen kurtulacak, kim ise kendi kendini dini uygulamalar veya varsayılan kendi şahsi iyiliği ile kurtarmak istiyorsa, kurtulmamış halde, dünyanınki ile aynı halde kalacak. Herkes İsa’nın karşısında durumunu belirlemeli: Bu hiçbir zaman kolay olmayacak, çünkü kendi evinde bile anlayışsızlık ve düşmanlık olacak.

Böylece Hristiyan kişi, İsa’nın acı çekmesi ve ölmesiyle dünyayı kurtarma misyonuna katılır ve İsa’nın yeryüzünde yaktığı ateşten geçer. İsa bizi uyanık olmaya, yaşadığımız zamanları ayırt etmeye çağırır. Bizim zamanımız da O’nun ateşi ve vaftizi zamanlarıdır. İmanımız açıkça hor görülmekte ve imanlıların kendilerini İsa’nın öğrencisi olarak göstermeleri, engellenmektedir. Eğer yaparlarsa Yeremya’nın ve Rab’bin durumunu hemen anlıyorlar.

İmanımız için acı çekmeye hazırlanmaktayız, bunu kardeşlerimizle birliği yaşayarak, duayı ve Allah’ın Sözünü paylaşarak, bakışlarımızı daima İsa’ya çevrili tutarak yapacağız!

P.Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Meryem’in Göğe Alınması

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Vahiy 11,19; 12,1-10 Mezmur 44 (45) 2.Oku 1Kor. 15,20-26 İncil Lk. 1,39-56

Bugün kutladığımız gizem sevinçli, güzel, ümit doludur, çünkü gözlerimizin göklere sabit bakmasını sağlar. Göklerde de Allah’ın insanlara verdiği vaatlerin gerçekleştiğini görürüz. O zaman niçin bugünkü ilk okuma ejderhanın kadına ve karnındaki bebeğe daha doğurmadan zulüm etmesi gibi dramatik bir görünüm üzerinde takılır? Evet, bizler aydınlık ve şanlı bir varış noktasına doğru yürüyüşteyiz, ama bu yolculukta zorluk ve tehlikelerle karşılaşırız, ulaşmak istediğimiz yere gitmemizi tüm gücüyle engellemek isteyen engellere rastlarız. Kendimizi aldatmayalım, gerçekçi olalım, aynen İsa’nın dediği gibi: Güvercinler gibi sade olunuz, ama yılanlar gibi tedbirli olun! Yolculuğumuzda bize öncülük eden var ve tüm duraklarımız işaretlenmiştir.

İsa’nın annesi Meryem, Kilise’nin onunla birlikte ve halen kat ettiği yolu önceden yürüdü. Meryem’in Allah’ın Sözü’ne sadakati ve Baba’nın planlarına sevgiyle itaat etmesi, Oğlu İsa’nın haçının varlığıyla güçlendi. Doğuran kadının önüne korkunç ve tehlikeli kafalarıyla, insanlığa sadece ölüm ve zarar getiren kuyruğuyla kırmızı bir ejderha çıkmaktadır. Meryem’in Allah’a itaat ederek Oğlunu doğurması sebebiyle düşman karşısına çıkmaktadır. Aynen Kilise dünyaya İsa’nın mevcudiyetini her tattırdığında Şeytan’ın şiddetine maruz kalmaktadır. 

Bugün bu anlardan birini yaşamaktayız. Kadın korkuya kapılmıyor ve Allah’a itaatte kalıyor ve çöle kaçıyor: Orada kimse onu bulamaz ve anne olmasını kimse engelleyemez. Kilise de, Allah’tan kendisine verilen birçok azizler ile birlikte, zulüm zamanlarında korkmayıp Rab’bine daha da içsel ve kararlı bir şekilde bakmaya devam etmektedir!

Meryem Kilise’dedir bunun için ikisi aynı kaderi paylaşmakta! Meryem, Kilise’nin özel bir üyesi, figürüdür. Kilise bu kadar emin, alçakgönüllü ve kutsal, zulümde bile sadakatli bir anneye sahip olmaktan çok mutludur.

Bugünkü İncil’de okuduğumuz Allah’a övgü duasında Meryem Allah’ın yanında yaşamanın dünya ile ters düşme anlamında olduğunun bilincindedir. Dünyada güçlüler, kibirliler, hırslı zenginler vardır: Meryem bunu biliyor, ama davranışlarından etkilenmiyor. Meryem bunların üzerinde, alçakgönüllü, fakir ve ezilenin yardımına gelen Allah’ın sevgisinin var olduğunu görüyor. O, Allah’ın merhametine ve sadakatine emanet edilmiş olan bu kişilerle yaşamını paylaşmaktan memnundur. O, Kendisini tüm insanlar için Baba ve dost olarak dünyaya gösteren Allah’ın hizmetinde olmaktan mutludur. İlahisinde bizlere Allah’a, Kurtarıcı bir Allah’a ait olmasının sevincini haykırmaktadır. Meryem’in yüreğinde Allah’a sevgiden başka bir şeye yer yoktur, bu sevgiyi de Allah’ın büyüklüğünü överek ve O’ndan mutlu olmakla belirtmektedir. Meryem, Allah’ın varlığından ve O’nun böyle olmasından mutlu! Meryem Allah’ın acı çeken insanlara karşı olan sevgisini – genel bir sevgiyi değil, şahsi bir sevgiyi – görüyor. Meryem’in kendisi, Allah tarafından sevildiğini ve önemsendiğini bilmektedir: Büyük ve meşhur olduğu için değil, alçakgönüllü ve sessiz, saklı bir hizmet verdiği için sevilmektedir.

Meryem ilahisiyle, imanımızın ve Rab’be sadakatimizin karşılaştığı zorluklarda yanımızdadır. Meryem’in imanından destek alarak İsa’ya hizmet etmeye, O’nu sevmeye, izlemeye devam etmekteyiz, kırmızı ejderhanın uğraşılarını görsek ve bazı pençeleri bizi acıtsa da. Meryem’in ilahisini kardeşlerimizin, ailelerinde, iş yerlerinde veya eğlencelerinde karşılaştıkları engeller için imanlarını ve İsa’ya sevgilerini kaybetmemeleri için söyleyeceğiz. Eğer imanları ve İsa’ya sevgileri zedelenirse, kardeşlik birliği de zarar görür ve onların ve bizlerin sevinci azalır. Meryem’e bakacağız: O tüm Azizlerin üzerinde bir şana şimdiden sahiptir ve vaftizle başladığımız yürüyüşe sebatla devam etmeye bizi çağırmaktadır!

Meryem, sen artık bizleri yaşadığın zulümleri atlatmış olarak beklemektesin, Oğluna dua et ki bizleri affetsin ve bizlere alçakgönüllülük Ruh’unu versin. Bizlerin yüreğimizin sevinci ve ruhumuzun mutluluğu ile O’nun tanıkları olmamız için şefaatte bulun. Seninle birlikte O’na her şan ve şeref vereceğiz!

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre – 19.Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Bilg. 18,6-9 Mezmur 32 2.Okuma İbr. 11,1-2.8-19 İncil Lk. 12,32-48

İbrani halkı, Allah’larına ve Rab’lerine tapınmak üzere hürriyete doğru yürüyüşlerinde onları aydınlatan ateş sütununu unutamamaktadır. O halk tanımadığı tehlikelerle dolu çölü aşması gerektiğinde Allah’ın elini, onları karanlıklarda yönelten, ateş sütununda tanıdılar. O zamandan beri halk, Allah’ın yardımını hem düşmanlardan korunmak hem de hayatı neşelendirmek için değişik şekillerde tanıdı. Sevgi ile dolu, devamlılıkla yanımızda olan bu ilahi varlık, hayat kaynağıdır! Kim onu tecrübe ettiyse, artık şüphe edemez, onu inkar edemez, yoksa bizzat hayatı hor görmüş olacaktı. İman, Allah’ın var olduğuna tam, devamlı ve samimiyetle dolu bir bağ olarak gösterilmektedir: Bize yakın, bizimle birlikte yürüyen, gecelerimizi aydınlatan, zorluklarda bize yardımcı olan, varış noktasında bizi bekleyen bir Allah’a güvenmektir. İbrahim gerçek imanlının en klasik örneğidir. İbraniler’e Mektup bize onu şöyle tanıtır: Her adımı bir iman adımıdır. İman için itaat etti…acı çekti… oturdu…tek oğlu İshak’ı sundu. İbrahim’in tüm yaşamı ve tüm seçimleri iman doludur ve imanla kaplıdır. İbrahim’i bir an bile Allah’tan ayrı düşünemeyiz. İbrahim’e bakıyorsun ve Allah’ın planlarının gerçekleştiğini görüyorsun. İman, İbrahim’in yaşadığı ortamdır, o kadar ki onunla birlikte yaşayanlar da bundan etkilenmektedirler. Başlangıçta zorluklar geçtiği rağmen Sara da imanını paylaşıyor. Ve Allah’ın somut, gizli, devamlı ve her şey ile önceden ilgilenen varlığının hissedildiği bu iman ortamında oğlu doğdu. 

İsa öğrencileri için de, yani, Sözü’nden ve Ruhu’ndan doğacak yeni halkı olan Kilise için de aynı şeyin gerçekleşmesini isterdi. O, Kilise’sine sevgi ile her ihtiyaçları ile ilgilenen Baba’yı gösterecek şekilde yaşamayı öğütlüyor, hatta emrediyor. İsa’nın öğrencisi bu dünyanın zenginliklerini biriktirerek geleceğini garanti altına almaya çalışmayacaktır: Yapmayacaktır çünkü bugünkü ve yarınki tüm tarihi elinde tutan bir Baba’ya sahip olduğunu bilmektedir! Onun dikkati, Allah’ın yüreğinde hazineler biriktirmek olacaktır. Allah’ın yüreğindeki hazinelerimiz, fakirlere yaptığımız cömertliklerdir: Bunlar İbrahim’in olduğu yere vardıklarında acılarında onlara yardım etmiş olanlar için şefaatte bulunacaklardır. 

İsa’nın öğrencileri dünya insanlarından farklıdırlar, çünkü hep gelecek olan Birini beklemektedirler ve tüm yaptıkları bu gelecek Olanın iyi karşılanması ve sevilmesi içindir. Onlar birbirlerine hizmet etmeyi emreden bir “sahibin” hizmetkarlarıdır. O gelince sadece şunu soracak: Hayatlarını birlik bayramına çeviren bu görevlerine sadık kaldılar mı? O’nun Kendisi onların hizmetkarı olacaktır: Önlüğü takıp onlara hizmet edecektir!

İsa’nın öğrencisinin, her insanın da gerçek büyüklüğü, hiç bırakılmayan o önlükten gelir. Bizler sadece hizmetkar olursak ve hiç emretmeyi düşünmezsek, bu dünyanın insanları gibi büyük olmak istemiyorsak, Allah’ın evlatları ve gerçek dini insanlar olacağız. Biz dünyaya şu yeniliği getirmekle yükümlüyüz: Hizmet eden büyüktür, daima hizmet eden daha büyüktür, hizmet etmekten vazgeçmeyen, Allah’a yakındır. Hizmette sadık olan daha da ağır görevler alacaktır, daha çok sorumluluk, daha çok yorgunluk gerektiren görevler alacaktır! Bunu İsa, insanlar arasında büyüklük gösterecek bir görev hayal eden Petrus’a söylemektedir. İnsanlar, İsa’nın öğrencilerinin hizmet eden sevgilerinde Allah’ın mevcudiyetini bulacaklar. Bu yaşanılan sevgi sayesinde Allah insanları kurtuluşa yönlendirmeye devam edecek: İsa’nın öğrencileri hizmet ederek herkese imanın ışığını, yani Allah’ın onları sevdiğine, onların yanında olduğuna ve onları beklediğine dair emin olmalarını sağlayacaktır.

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre – 18. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Vaiz 1,2; 2,21-23 Mezmur 94 2.Okuma Kol. 3,1-5. 9-11 İncil Lk. 12,13-21

Aziz Pavlus imanlılarla büyük sevgi ve hikmetle ilgilenir. İsa’nın adına vaftiz olanların hepsinin iman yaşamının sonuçlarını iyi anlamış olmaları gerekiyor, fakat bazıları anlamamışlar. Bazıları yalan, hırsızlık, ahlaksızlık, pis konuşma, dedikodu ve Rab’bin sevgisine eşlik edemeyen başka kötü alışkanlıklarla devam edebileceklerini zannetmektedirler. Ama Havari, “hayır” demekte: Şimdi Mesih İsa’yla yaşamaya niyetlendiysen, yaşamınla O’nun tanıklığını yapmaya çalış. O seni afetti, O senin için öldü, sen ise putperestken yaptığın gibi, hiçbir şey değişmemiş gibi yaşamaya mı devam edeceksin? Bu seni onurlandırmıyor, hatta Rab’binin hor görülmesine sebep oluyor! 

Konuşma şeklinizden, cinsel yaşamınızdan, dünyevi şeyleri ve zenginlikleri görme şeklinizden, arzularınızdan bu dünyaya ait olmadığınız, İsa’nın olduğunuz ve O’nun egemenliğine, göklerin egemenliğine ait olduğunuz anlaşılmalı. Bütün davranışınızdan herkes, O’nu tanımadıklarından dolayı O’nu reddedenler de, Babası olan Allah’ın güzelliğini sezmelidirler. 

Hristiyan saf bir hayatı, içerde fakir, başkalarını suçlamadan veya yargılamadan hür bir hayatı yaşamaktadır- bu acı çekecek malı olsa da-, çünkü o, daima tanık olmak ister: Hristiyan; Allah’ın insanları sevdiğinin, İsa’nın onlar için öldüğünün ve herkesi dirilişinde beklediğinin tanıklığını yapar. Hristiyan Allah’ın kutsallığının tanıklığını yapar; insanlara, kardeşlerine, Allah’ı tanımayanlara ya da O’nun hakkında yanlış bilgilere sahip olanlara Allah’ın gerçek yüzünü gösterendir. Yaşamımızı böyle görmeye alışacağız, aksi şekilde her şeyi bir zorlama olarak yapacağız ve yorgunluğumuz çok, bazen de dayanılmaz olacaktır. Birçok kişi niçin iffetli, dürüst olmamız gerektiğini anlayamaz. Hristiyan oluşumuzu dinlerden birine mensupmuşuz gibi veya sadece emirlere uymak için bir sebep olarak görüyorsak İncil’den hiçbir şey anlamadık demektir. Böyle ise, “kendisi için mal biriktiren, ama Allah’ın katında zengin olmayana” benzemekteyiz.

Biraz İncil’i anlayabilmek ve Allah’ın hikmetine göre yaşamaya başlayabilmek için bugünkü ‘zengin adamın hikayesi’nde anlatılan İsa’nın düşüncesini tamamıyla benimseyeceğiz. Bu adam geçmişte yaşamış bir adam değil, o her birimizi belirtebilen biridir. 

O adam gibi, bizler de daima daha fazla imkan, daha fazla iş, ekonomik şartlar, eğlence, geziler, isteyenleriz. O kadar kolayca şikayet ederiz: o zaman daima fakir olduğumuzu fark edeceğiz. Hikayedeki adam ambarlarının yeterli olmadıklarını fark etti… Kendisinin fakir olduğunu fark etti! Fakat İsa, o adamın akılsız olduğunu söylüyor. 

Allah’ın Babamız olduğunu ve var olduğunu hesaplamadığımızda bizler de akılsızız. Dünyevi malların bizi hiçbir zaman mutlu etmeyeceklerini ve son yargılamada bize tanıklık yapmayacaklarını unuttuğumuzda akılsızız. 

Zenginliklerin bize dünyaya cömert sevgiyi göstermek, fakirlerin acılarını azaltmak, ellerinde hiçbir şeyleri olmayanlara Allah’ın sevgi olduğunu göstermek için verildiğini unuttuğumuzda akılsızız. Ellerimizden geçenlere sahip olduğumuzu zannettiğimizde akılsızız: yarın halen burada olup olmayacağımızı dahi bilmiyoruz. 

Vaiz Kitabının yazarı, her şeyin boş, her şeyin geçici, hayal, aldatma olduğunu söylediğinde haklı. Tek gerçek Allah’tır, bunun için yaşamımızın tek amacı O’nun sevginin yaşamına katılmamızdır! Aziz Pavlus’un özendirmesine daha çok dikkat edelim: bakışlarımızı daima yukarı doğru çevirelim, dünyevi şeylerden etkilenmeyelim. Yukarıdaki şeyler, göklerin egemenliğininkilerdir, o şeyleri ki özellikle İsa’nın haçında görürüz: sonuna kadar sevgi, ölümden dirilen sevgi. Tüm yaşamımız aydınlık olacaktır!

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre – 17. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Yar. 18,20-21.23-32 Mezmur 137 2.Okuma Kol. 2,12-14 İncil Lk. 11,1-13

İbrahim’in Allah ile diyaloğunu anlatan Yaratılış Kitabının sayfası, Kutsal Kitabın en güzellerinden biridir! İbrahim Allah ile konuşarak samimiyet ve cesaret gösterir, O’na merhametli teklifler de yapar: o bize çok benziyor, bizler de Allah’a tavsiyeler verebileceğimizi düşünürüz! Açıkça söylemesek de kendimizi O’ndan daha iyi ve hikmetli sanırız! 

İbrahim Allah’a sevgisinin ve sabrının nereye kadar ulaşması gerektiğini söylemesi gerektiğini sanmakta idi. Allah tavsiyeleri dinliyor, insani tavsiyeleri kabul ediyor, ancak İbrahim’in cömertliğini çok aşıyor. Hayret edici! İnsan bir noktada duruyor, kendisinden daha büyük bir sabır ve merhametin olabileceğini düşünemiyor! Ama Allah insanı gerçek ve cömert seven olarak kendini gösteriyor. Allah on kişinin sadakati sayesinde tüm bir halkı affetmeye hazırdır, fakat kesinlikle bundan daha büyük bir planı var. Bu planı İbrahim o anda henüz anlayamıyordu, bizler ise bunu biliyoruz: Allah sadece bir insanı, günahsız tek bir insanı yollayacak ve bu insan yaşamını sadece bir şehir için değil, tüm dünya için sunacak. Bu İsa’dır: bugün Aziz Pavlus O’nun hakkında konuşmakta. 

Dünyada doğru kimse yoktur, hepimiz günahkarız. O bizim tüm günahlarımızı affetti: O’nu kabul eden herkes Allah’ın gözünde doğru olur. Bu yüzden O’nun sayesinde dünyada birçok doğru insan var, her şehirde ve her ülkede! Bunun için O’nun sayesinde Allah dünyanın mahvolmasına izin vermemektedir. 

Biz açıkça dünyanın ne kadar günahkar, Allah’a karşı ne kadar itaatsiz olduğunu, günahları ne kadar büyük ve ülkelerimizin sapık cinselliklerle ne kadar Sodom’a benzemekte oldularını görmekteyiz. Buna üzülüp cesaretimizi kaybetmeyelim: Allah’ın sevgisi daima hazır, İsa’da ve Kilise’sinde daima somuttur. Kilise de, günahla etkilenmiş her kişinin kurtuluşunu garanti etmek için haçını İsa’yla birlikte taşımaya devam etmektedir.

Elbette insanın İbrahim gibi Allah’a duasını sunması gerekecek. Ancak insanın şimdi sunduğu dua birçok kere çıkarı ile hareket eden kendi aklı ve arzularıyla sunduğu dua değildir. Biz Baba’ya İsa’nın duasını sunarız, yüreğimize ve dudaklarımıza O’nun koyduğu duayı. Bu dua ile Baba’nın yüreğini değiştirmeye çalışmıyoruz, tersine kendi yüreğimizi değiştirmeye çalışıyoruz! 

İsa’nın öğrencileri bütün Yahudiler gibi dua ediyorlardı. Fakat İsa’nın dua etme şeklini görerek O’nun duasının değişik olduğunu anladılar ve O’ndan dua etmeyi öğrenmek istediler. O zaman İsa onlara kendini Allah’ın önüne nasıl koyduğunu gösterdi. 

O, kendini bir evlat, babasının büyüklüğünden ve hikmetinden sevinen itaatkar bir çocuk sayarak dua ediyor. İsa; Baba’nın arzuları ve istekleriyle, O’nun için önemli olan ile ilgileniyor ve Baba’nın her insanın ve tüm dünyanın sevinci ve hayatı için olan projesini benimsiyor. O Baba’dan ekmek istiyor, bizi tek bir yürek ve tek bir ruh kılan ekmeği, içimize Kutsal Ruh’u getiren Efkaristiya ekmeğini istiyor. 

İsa aynı zamanda bizim için af da istiyor, çünkü bizim iyileştirilmemize ihtiyacımız olduğunu biliyor. Ayrıca bizi saran ve altüst eden ayartmaları reddedebilmemiz için güç diliyor. En büyük denenmeler kendi köşemize çekilmemiz, cemaatten uzaklaşmamız, Allah’a itaatsizlik yapmamız ve vekillerine itaati aramamamızdır: o zamanlarda insanın ve Allah’ın düşmanı için uygun zemin oluşuyor. 

Allah bir Baba’dır, bizi sever ve yaşamımız için gerekli olanı, biz evlatlarına derin sevinç ve barış veren, yaşam ve birlik kaynağı Kutsal Ruh’unu vermekten sakınmaz! Bu Ruh’u ısrarla dilememizi öğretiyor, tıpkı bir dost ısrarla bir dosta üçüncü bir dost için ekmek dilediği gibi. Dostluk bir ekmekten geçer: gerçek değil mi? Allah’ın dostluğu da ekmekten geçer, bizi birleşmek, kurtarmak, kutsallaştırmak için İsa’nın Kendisinin olduğu o ekmekten.

Gerçekten, Siz suçlarınız ve benliğinizin sünnetsizliği yüzünden ölüyken, Allah sizi Mesih’le birlikte yaşama kavuşturdu. Bütün suçlarımızı O bağışladı. Ekmek olan İsa, aralıksız ve inatçı duamız sayesinde içimizde oturmaktadır; O’nun sayesinde günah ve Kötü Olan bizden uzaklaşmaktadırlar. 

P. Vigilıo Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it