Meditasyon – Yıl B

30/05/2021 – KUTSAL ÜÇLÜ-BİRLİK – B YILI

İlk okuma Tesniye 4,32-34.39-40; Mezmur 32/33; İkinci okuma Rom. 8,14-17; İncil Mt. 28,16-20

Musa, halka kendisine verilen büyük ayrıcalığı göstermektedir: Halk, kendisinin bütün halklar için kutsama olmak için seçildiğine emin olarak Allah’ın sesini duyabilmektedir. Bu ayrıcalığın sonucu, evlat gibi bir itaat olacaktır. Allah’a itaat eden kişi; sevinç içinde yaşayacaktır, doğacak kuşaklara iletilen bir sevinç içinde. Allah’ın sevgisine, sevgi ile cevap verilir ve en gerçek sevgi, güvenle ve hemen itaat eden evlat sevgisidir.

Biz daha fazlasını da söyleyebiliriz! Allah’ın sevgisine İsa, bizim için de tam olarak cevap verdi: İsa, babasını seven bir evlat gibi Baba’yı sevdi ve bunu ispatlamak için insanları kendini feda edecek kadar sevdi. Ayrıca İsa sayesinde Allah’ı tanımak yönünde büyük adımlar attık. Biz sadece bir Allah’ın var olduğunu bilmekle kalmamaktayız, biz O’nun bizi bir anne veya bir babanın sevdiği gibi bizi sevdiğini de bilmekteyiz, O’nun yolladığı Kişi’yi de tanımaktayız ve O’nun tarafından bize Ruh’u da bağışlanmaktadır. Bize Ruh’unu vererek İsa bizi kutsallaştırdı, bizi Kendisine benzer kıldı. Bizi Kendisine ait kılma eylemi, Kilise’nin bize vaftizi vermesiyle başladı.

Kilise bizi vaftiz ederken Öğrencilerini göndermek üzere “Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin” diyen İsa’ya itaat etti. Vaftiz edildiğimizde ne oldu? “Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un adına” ‘daldırıldık’. Başımıza dökülen su, sadece bir işarettir: Kilise’nin imanını belirten bir işarettir. Kilise, on bir havariyi tüm dünyaya vaftiz etmeye yollayan İsa’nın niyetini gerçekleştirmektedir.

Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un adına”: Bu sözler bizim için söylendiklerinde biz bir ilahi boyuta girdik: O’nun Adı bizi örttü, sevgi hayatını ifade eden bir Ad. Biz O’nun tarafından doldurulduk ve değiştirildik! Bunun için biz şimdi O’nun hakkında bir şeyler biliyoruz diye, O’nu tanımıyoruz, sevgisinin değişik yönlerini yaşadığımız için O’nu tanıyoruz. Gerçekten de bir babanın sevdiği gibi severiz, yani başkalarının iyiliği ve büyümesi için girişimler yaparız; bir evladın sevdiği gibi de severiz, yani başkalarının sevgi tekliflerini kabul edip onların barış seçimlerine itaat ederiz; bir dost veya bir eş gibi de severiz, yani başkalarıyla iş birliği yaparak sevginin ve sevgi kültürünün yayılması için uğraşırız. Biz artık Allah’ımızın Üçlü-Birliğini görmezlikten gelemeyiz, yoksa içimizde doğan ve gelişen sevgiyi de inkâr etmiş oluruz.

Allah’ı Üçlü-Birlik olarak tanıyoruz, sevginin Üçlü-Birliği! Allah, Yehova Şahitleri’nin ya da Müslümanlar’ın dediği gibi tek kişi olsa, kendi içerisinde sevgi eylemi gösteremeyeceğinden, sevgi olamazdı! O’nu, sevgi olarak tanıyıp örnek alamazdık. Öyle bir Allah insanla ilişkiye girmez, bu ilişkiyi istemezdi: Sadece uzak, mesafeli, duygusuz, soğuk ve tanınmayan bir sahip olurdu. Doğu dinlerinin tanıttığı tanrı, kişi bile değildir: Konuşmaz ve dinlemez! Böyle bir tanrı kendini yaratılış ile özdeşleştirir ve önümüzde kimse yokmuş gibidir: O dinlere göre, kendi kendimize otorite oluruz, kendi kendimize tanrı oluruz. Böyle durumlarda ve günümüzde birçok yeni din hareketlerinin sunduğu fikirlerle, insan teselli edilemeyecek karanlık bir yalnızlığa düşer.

Üç ilahi Kişiden oluşan Tek Allah’ı tanımak ve sevgisini paylaşmak gerçekten büyük bir lütuftur! Bu lütuf, kardeşler arasındaki birliği tatmamızı ve zevkini almamızı sağlar!

Peder, İsa’ya iman sayesinde Kutsal Ruh’un armağanını bize elde ettirdi. Allah ile ve dolayısıyla kardeşlerimiz ile de birliği tanıyor ve yaşıyoruz. Bayram, sevinç, huzur kaynağı olan birlik kadar güzel, teselli edici ve ümit verici başka bir şey yoktur. Kilise’ye beni Peder, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz ettiği için, ne kadar teşekkür etsem, daima azdır!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it